Ceza Muhakemesi Terimleri Sözlüğü

Criminal Procedural Law Terms in Turkish, English, German and French

CEZA YARGILAMA YÖNTEMİ YASASI TERİMLERİ SÖZLÜĞÜ

¦
AHMET ERDOĞDU
CEZA YARGILAMA YÖNTEMİ YASASI TERİMLERİ SOZLUGU
TÜRK DİL KURUMU YAYINLARI
İL KURUMU YAYINLARI;!
Atatürk devriminin "Türkçe" konusundaki tutumunu şöylece özetleyebiliriz: "Türkçe'yi çağdaş sanat, bilim ve tekniğin, kısacası çağdaş uygarlığın bütün gereklerini karşılayacak bir dil durumuna getirmek".
Türk Dil Kurumu 1932 yılında kurulduğu zaman, yapılacak dil çalışmaları, şu iki ana madde içinde saptanmıştı:
1. Türk dilinin öz güzelliğini ve zenginliğini ortaya çıkarmak;
1, Türk dilini, dünya dilleri arasında değerine yaraşır yüksekliğe ulaştırmak.
Bu maddelerden birincisini gerçekleştirmek için, eski kültür hazinelerimizi araştırmak, yayımlamak; ikincisini gerçekleştirmek için de, bir yandan yüzyıllar boyunca dilimize girmiş olan yabancı sözcüklerin, terimlerin yerine Türkçelerini koymak, öte yandan da Batı uygarlığının etki alanına girmemizle dilimize sızmaya başlayan yenilerine engel olmak, böylece, dilimizi kendi olanakları içerisinde geliştirmek gerekiyordu. Bu yabancı sözcüklerin çoğunluğu çeşitli bilim dalları ya da mesleklerle ilgili terimlerdi. Türk Dil Kurumu' nun kuruluşunda, bu terimler işi çetin bir sorun halinde duruyordu. Yıllar yılı yapılan çalışmalar verimsiz kalmadı. Dil işinin olumlu bir sonuca bağlanmasını isteyen aydınlar, bu alanda çalışmalarda Kurum'u yalnız bırakmadılar.
İlk evrede, yalnızca terimlerin Türkçe karşılıklarını bulmak yoluna gidiliyordu. Yapılacak işler çok, eldeki olanaklar az olduğu için, bunlar terim sözcükleri olarak verilemiyordu. İkinci evrede ise, bir yandan yeni karşılıklar aranırken, bir yandan da her konuda uzmanlık sözlükleri hazırlanmasına giri-[şildi.
Bugüne değin, Türk Dil Kurumu'nun çeşitli kuruluşlar, kurumlar, fakülteler ve kişilerle yaptığı çalışmaların ancak küçük bir bölümü yayımlanabil-miştir. Bu çalışmalar, her konuda eser veren yazar ve aydınlarda dil bilincinin yerleşmesine yardım ederken, okul sıralarındaki gençleri bu Türkçe sözlere alıştırmış, giderek onlarda dil sevgisinin kökleşmesini sağlamıştır.
Gerek Türkçe-Osmanlıca ve Batı dilleriyle ilgili olarak kılavuz niteliğinde hazırlanan terim listelerinde, gerekse çeşitli konularda hazırlanan sözlüklerde, elden geldiği ölçüde her terimi Türkçe bir sözcükle karşılamak yoluna gidilmiştir. Türkçe karşılık bulunmadığı durumlarda Batı dillerinden aktarılan
5
terimlerde, bir birlik sağlanmasına çalışılmıştır. Yabancı bir terim alınırken, atı dillerinde de olduğu gibi, Yunanca ve Latince asıllarına gidilerek, bunlar, ^urkçe'nın ses yapısına uydurulmuştur. Yalnız, daha önce başka Batı dillerinin, urkçeve 8irmiŞ ve yeni bir karşılık bulunamayan terimler, eskiden alındıklar, gibi bırakılmışlardır.
rıla Gerek KurUm'da hazır|anan, gerekse Kurum'ca uzmanlara hazırlattıran terim sözcüklerinin, çeşitli yarkurullardan geçirilerek hem dil bakımın-Orta ^ Iİ8,İİ Oİduklan bilim akımından yanlışsız olmalarına çalışılmıştır. ilerkT b°T terim'er °neri niteliğ'ndedir, kesinlik anlamı taşımamaktadır, tayız &Ö " daha anlarının bulunacağını gözden ırak tutmamak-
caklardır* 6n terİm'er' U2un süreli «/gulama sonucu kesin biçimlerini ala-
u/gar^k Tlï'ol ^ kav"5^ak gelişmeğe başladığı ve güçlü bir
kanısındayız yöneldiği bugünlerde, çalışmalarımızın yararlı olacağı
ÖNSÖZ
İçimde bir özlem var. Bu özlemi yenemiyorum bir türlü. Yabancı sözcüklerin saldırısından uzak öz Türkçenin, bilim ve türe dilinde de kullanılmasını sağlamak ve bunu görebilmek özlemi ve dileği bu.
Büyük Atatürk
Ulu Atatürk, bir ulusun dilinin egemenliğini en bilinçli bir biçimde ortaya koyan yüce kişidir. Atatürk diyordu ki: "Ulusal duygu ile dil arasındaki bağ çok güçlüdür. Dilin ulusal ve zengin olması, ulusal duygunun gelişmesinde başlıca etkendir."
"Türk dili, dillerin en zenginlerindendir. Yeter ki bu dil bilinçle islensin."
"Ülkesini, yüksek bağımsızlığını korumasını bilen Türk Ulusu dilini de yabancı diller boyunduruğundan kurtarmalıdır." Bu sözler de gösteriyor ki, Atatürk, ulusal duygu ile dilin ne denli birbirine sıkı sıkıya bağlı olduğunu en iyi bilen ve bunu da olanca gücüyle öğreten büyük devlet adamıdır.
Atatürk'ten önce ozanlarımız, yazarlarımız ve hele devlet adamlarımız bu bilince erselerdi bugün Türk dili, çoktan işlenmiş bir bilim ve türe dili olurdu.
Büyük Atatürk: "Türk dili dillerin en zenginlerindendir" derken bu gerçeği boşuna söylememiştir. Çünkü, Türk Dil Kurumu'nun uzun çalışmaları sonunda yayımladığı Derleme ve Tarama sözlüklerindeki Türkçe sözcüklerin zenginliği, Atatürk'ün ortaya koyduğu gerçeği şaşılacak biçimde doğrulamaktadır. Bizim bugün yapacağımız iş Atatürk'ün, Dil Devrimi dolayısıyle bize buyurduğu "işlenme" görevini yerine getirmektir. Osmanlıca tutkusunda olan ve Osmanlı imparatorluğu'ndan bizim kucağımıza bir yamalı bohça biçiminde düşen Osmanlıcayı, özleştirme çabasına yabancı kalarak, sürdürmeğe bugün de özlem çeken ve kendilerini dil biliminde yetkili sanan bilgisizler, alıştıkları Arapça "garp" sözcüğü yerine Türkçe "batı", "şark" sözcüğü yerine "doğu", "vefat" yerine "ölüm", "taksim" yerine "paylaşma" demeyi "uydurma" diye nitelemektedirler. Böyle düşünenler, önce, Türk dilinin yaratıcısı olan Türk'ün kullandığı öz Türkçeye saygısızdırlar, ikinci olarak bu kafadaki-
7
1er, Arapça "teşekkül" sözcüğü yerine Türkçe "kurmak" kökünden türetilen ve böylece işlenen "kuruluş" sözcüğüne uydurma demektedirler. Oysa, Atatürk, Türkçe köklerden yararlanarak dilin işlenmesini çok açık ve yalın bir biçimde bize buyurmaktadır. Osmanlıca tiryakilerinin homurdanması ne olursa olsun Türkçemiz, zengin köklerinden Atatürk'ün buyurduğuna göre özleştirilmekte ve işlenmektedir. Böylece de Atatürk'ün Dil Devrimi sürüp gidecektir, gerçekleştirilecektir. Çünkü büyük Atatürk'ümüz, devrimlerinin bekçiliğini ve yürütülmesini bizlere, onların gerçek iyelerine bırakmıştır.
Anayasamız Ne Diyor?
20 temmuz 1961 günü yayımlanan 334 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası 3. maddesinde açıkça "Resmî dil Türkçedir" demektedir. Anayasanın bu yargısına göre Türk Devletinin kamusal dili Türkçedir. Arapça değildir-Farsça da değildir. Arapça ve Farsça karışımı ve yurttaşın anlayamadığı Osmanlıca da değildir. Bugün Türkiye'de kamusal dil Türkçedir.
Bu konuda Anayasamızın sadece birkaç maddesinden örnek vereceğim. Anayasamızın 4. maddesindeki "egemenlik", 5. maddesindeki "yasama yetkisi". 6. maddesindeki yürütme görevi", 7. maddesindeki "yargı yetkisi", 12. maddesindeki eşitlik terimleri Türkçedir. Buna göre artık "egemenlik" yerine yıne eskıs, gib, Arapça "hakimiyyet", "yasama |(isi„ * Osmanlıca "saahiyyet-, teşrııyye', "yürütme görevi" yerine "vazife-i icraiy/e" "yarg-yetkisi yerine sa.ah,yyet-i kazaiyye", «e?itlik., yerjne „mUsavat). denemez. Nıçın denemez? Neden denemez? Bunun nedenini vi™ L,„«,m.Z buyur-
z buyur ra-açık
.. m, yargıdır. Anayasamızın 8. maddesinin " bölümcesi (fıkrası) şöyle diyor: "Anayasa hükümleri, yasama, yürütme ve Y ^ ^ organlarım, idare makam/arını ve kişileri bağlayan temel hukuk kuralları ) Öyle ise, yargı yönünden olduğu gibi, dil yönünden de Anayasamızdaki Tur(ç terimler, yasama, yürütme ve yargı kuruluşlarım, yöneticileri ve WS«« bağlar. Herkes, Türkçe terimleri böylece benimsemek ve kullanmak Z°run" dadır. Bu bir Anayasa buyruğudur. jşine geldiği yerde Anasaya sarılmak, e" vermediği yerde de Anayasaya sırt çevirmek bir bilim işi değil, bir ç'kar JjF£ işte Osmanlıca tutkusunda olanların Anayasa ne derse desin ben yine eşi HU» yerine "müsavat", "yabancı" yerine inadına "ecnebi". "kesi"'!f^ruş. yerine "kesb-i kat'iyyet etmek", "kovuşturma" yerine yine "takibat", s° turma" yerine yine de "tahkikat" derim savlan ve bu türlü davranışları tu Anayasaya aykırı düşen bir saygısızlık örneğidir.
8
Türe Dilimiz
Anayasamızdan önce yürürlüğe giren ve bugün de uygulanmakta bulunan bir çok yasamızın dili, Anayasamızın getirdiği dile ters düşmekte ve ondan çok gerilerde kalmaktadır. Oysa, Anayasamız birçok türe terimlerini Atatürk'ün Türk dilinin işlenmesi yolundaki buyruğuna uyarak işlemiş, öz-leştirmiş ve geliştirmiştir. Birçok yasamızın dili bugün yine Osmanlıcadır, Türkçe değildir. Bu Osmanlıcayı bugün artık yurttaşımız, aydınlarımız anlayamamaktadır. Dahası, Osmanlıca yazılı yasaları uygulamakla görevli olanların da kavramakta, anlamakta büyük güçlükler çektikleri ve sıkıntı içinde oldukları bir gerçektir.
Türkçe bilincinin Atatürk doğrultusundaki ilerlemesine ayak uydurmayan bir uğraş alanı, ne yazık ki türe dilimizdir. Öteki alanlarda görevli olan yetkililer, bu konuda bir katkıda bulunma çabasını benimsemişler ve bu amacı gerçekleştirme yoluna girmişlerdir. Ne var ki türe dili böylesine bir eğilime özlem duymakta gecikmiş ve çok geride kalmıştır. Yurttaşımız ve dahası yüksek öğrenim görmüş aydınlarımız, okumuşlarımız bugünkü türe dilini anlayamaktadırlar. Öyle ise türecilerimize bu konuda büyük görevler, görev değil sorumluluklar düşmektedir. Bu çalışma, bir gün olacaktır. Buna inanıyorum.
Türk Dil Kurumu'nun 1970 yılında yayımladığı ve sayın Prof. Dr. Hıfzı Veldet Velidedeoğlu'nun büyük bir emek ve çaba ile yazdığı Türk Yurttaşlar Yasası (Türk Kanunu Medenîsi) ve Borçlar Yasası (Borçlar Kanunu) bu tür çalışmaların inançlı ve bilimsel öncüleridir. Atatürk'ün Dil Devrimi bakımından bizlerden istediği çaba, özellikle türe dilimizin Türkçeleştirilmesi ve özleştirilmesi yolundaki çalışma hiç de yeterli değil, tersine olarak çok yetersizdir. Türk tüzecilerinin de artık bu bilinci tutuşturacaklarına inanmak istiyorum. Adalet Bakanımız bana bir "Türk Medenî Kanunu Tasarısı ve Gerekçesi" adında bir tasarı göndererek düşüncemi sordu. 908 sayfa tutan tasarının ilk önce diline baktım. Eskisine göre iyi bir gelişme olduğunu görerek sevindim. Bu türlü çalışmalar çoğalmalıdır ve türe dilimiz gelişmelidir.
Ceza Yargılama Yöntemi Yasası
Ceza Yargılama Yöntemi Yosası'nın Osmanlıca terim ve deyimlerini Türkçeleştirmeyi düşündüm. Bu düşüncemin öncesi, Atatürk'ün Türk Diline verdiği yüksek değere ve öneme inanmaktan doğmuştur. Sonrası, Türk Anayasasının yukarıda açıklanan 3. ve 8. maddelerindeki yargıların buyruğuna boyun eğme ve saygı göstermeden ileri gelmiştir. Bana kalırsa türe terimleri Anayasamızın ötesindeki terimleri de içine almalı ve yasalarımızın dili Ana-
9
yasamızın diline çevrilmeli ve hele hele, Türk Anayasasından sonr* ^"^f* konan yasalarımızın, en azından Anayasadaki dile uymaları sag anm Burada, yeni yasalarımızın bu doğrultuda olduğunu söylemek ço g Bunu yüreğim burkula burkula belirtmek isterim. Kaldı ki, Anayasam Atatürk'ün Dil Devrimi yönünden özlediği ve buyurduğu gerçe ancak ilk aşamada sağlamıştır. Anayasamızın tamamlayamadığı kimi
¦i fol/ VG O!*''
olduğu yerde çivilenip kalmayacak, onlar da işlenerek özleştırııecı.*- yj-jm ileriye, ileri aşamalara götürülecektir. Atatürk'ün buyurduğu, istediği işte budur. Tüze dilinin Anayasada gerçekleştirildiğini ve artık bu yolda YaP lacak iş kalmadığını sanmak yanlıştır. Anayasanın dili ancak oncuauı ışıktır. Bu ışığın doğrultusunda ileriye doğru yürümek ve hiç bil" zaman atı lamamak Atatürk'ün Dil Devrimi'nin dönülmez, sarsılmaz gereğidir.
İşte ben bu inançla türemize ufacık bir katkıda bulunabilmek iÇin ^al'5_ tim ve şu küçük sözlüğü yazdım. Türk Dil Kurumu bu konuda bilim adam farının ve türecilerimizin de bilirkişiliğine baş vurarak büyük bir titizi^ bana yardımcı oldu. Burada değerli yardımlarından dolayı Türk Dil Kurum" r)a ve sayın bilginlerimize saygılarımı sunmak isterim. Bilginlerimizden, türellerimizden bu küçük sözlüğün eksiklerini tamamlamalarını ve türe alanın a yüce ulusumuza değerli çalışmalarını esirgememelerini saygı ile duyurmayı borç bilirim.
24 Nisan 1972 Ahmet ERDOĞDU
LO
CEZA YARGILAMA YÖNTEMİ YASASI TERİMLERİ SÖZLÜĞÜ
KISALTMALAR
Alm. : Almanca
bkz. : Bakınız
es. t. : Eski Terim
Fr. : Fransızca
İng. : İngilizce
A
1 - açık bildirme [Alm. Verkündung] [Fr. notification verbale] [ing. pro-
nouncement] [es. t. aleni tefhim]: Duruşma sonunda yargıcın, karşıt yanlara yargıyı açık olarak ve yüzlerine karşı bildirmesi.
2 - açık deniz [Alm. hoche See, offenes Meer] [Fr. haute mer] [İng. high
seas]: Her ülkenin, deniz kıyısına belli bir uzaklıktan geçen ve böylece belirtilen (kara sularının) sınırından ötede kalan deniz.
3 - açık duruşma [Alm. Öffetlichkeit der Gerichtsverhandlungen] [Fr.
publicité des débats] [ing. publicity of the proceedings] [es. t. aleni duruşma]: Yasada gösterilen nedenler dışında herkese açık olarak yapılan yargılama.
4 - açıklattırma [Alm. Aufhellen, Interpellation, Bitte um Aufklärung]
[ing. interpellation] [Fr. éclaircissement, interpellation] [es. t. istizah]: Duruşma sırasında tanık ya da bilirkişilerden, belli bir konuyu aydınlatmalarını isteme.
5 - açıklık [Alm. Publizität, öffentlichkeit] [Fr. publicité] [ing. publicity]
[es. t. aleniyet]: Türk yargılıklarında, kimi ayrılıklar dışında, duruşmanın herkese açık olması.
6 - açıklık ilkesi [Alm. Öffenlichkeitsprinzip, Publizitätsprinzip] [Fr. prin-
cipe de publicité] [İng. principle of publicity] [es. t. aleniyet prensibi]: Kamu görevi yapan kimi kurumların gördükleri işlerin ve özellikle görüşmelerin herkese açık bulundurulması ilkesi.
7 - açık saçık yayın [Alm. unzüchtige Schriften und Darstellungen] [Fr.
publication obscènes] [İng. obscene publications] [es. t. müstehcen neşriyat]: Erteme (edebe) aykırı biçimde yazı, gazete, dergi, resim, fotoğraf, sinema ve benzeri araçlarla kamuya yapılmış açık saçık yayın.
8 - açık yargılama [Alm. Öffentlichkeit der Gerichtsverhandlungen] [Fr.
publicité des débats, débat public] [ing. publicity of the proceedings] [es. t. aleni muhakeme]: Duruşmaların, belirli durumlar dışında herkese açık olması.
L3
[9-18] adamla getirtme
9 - adamla getirtme [Alm. zwangsweise Vorführung] [Fr. présenter] [Ing-to present, to call] [es. t. ihzar]: Yöntemine göre duruşmaya çağrılan tanığın, uygun bir özüre dayanmaksızın gelmemesi durumunda, kolluk gücü ile ve zorla getirilmesi. 10 - adam öldürme [Alm. Mord, Totschlag, Tötung] [Fr. homicide] [Ing-homicide, murder, unlawful killing] [es. t. katil]: Bir kimsenin yaşantısına
son verme.
11 - ağır ceza işleri [Alm. schwere Strafsachen] [Fr. affaires eWm/ne'/es]
[ing. indictible offences]: Ölüm ve ağır kapatım ya da beş yıldan yu a kapatım cezası uygulanmasını gerektiren ağır suçlara ilişkin ava a işlemler.
12 - ağ.r kapatım [Alm. Zuchthaus] [Fr. prison lourde] [Ing. penal se™^
[es. t. agir hapis]: Cezalıya, kapatımevinde kapatım yoluyle ya kapatım cezalarından ayrı biçimde cezasını çektirme.
13 - ağır para cezası [Alm. Geldstrafe] [Fr. amende] [ing. fine, Penaty}
[es. t. ağır cezayı nakdi]: Cezalının, (10) liradan (25.000) liraya devlet kesesine ödeyeceği para cezası.
14 - ağır suç [Alm. Verbrechen und vergehen] [Fr. crime et délit] [ing. crime,
felony, offence, misdemeanour] [es. t. cürüm]: Bilerek ve kötü bir amaçla işlenen ve kişilerin ya da toplumun türesini doğrudan doğruya bozmaları nedeniyle, cezaları ağır olarak gösterilen suçlar.
15 - ağır suç atma [Alm. falsche Anschuldigung] [Fr. imputation calomnieuse,
calomnie] [ing. calumny, libel, slander] [es. t. cürüm isnadı]: Bir kimsenin, suçsuz olduğunu bildiği başka bir kişiye ağır suç yüklemesi.
16 - ağır suça girişme [Alm. Versuch] [Fr. tentative] [ing. attemt] [es. t.
cürme teşebbüs]: Bir kişinin, işlemeyi amaç edindiği bir ağır suçu işlemeye başlayıp da onu tamamlamak için gerekli bulunan yürütme davranışlarını, elinde olmayan engeller dolayısıyle tamamlayamaması ya da yürütme davranışlarını tamamladığı halde ağır suçun kimi engeller yüzünden ortaya çıkmaması.
17 - ağır suçlara ilişkin davalar [Alm. Klage für Verbrechens] [es. t. cü-
rümlere müteallik davalar]: ölüm, ağır kapatım ve beş yıldan çok kapatım cezalarını gerektiren ağır suçlara ilişkin davalar.
18 - ağır suç uydurma [Alm. falsche Anschuldigung] [Fr. imputation calom-
nieuse, calomnie] [ing. calumny, libel, slander] [es. t. cürüm tasnii]: Bir kimsenin işlenmediğini bildiği bir suçu, kovuşturma yapmakla görevli
ara kararı [19-28]
olan bir yetkili kata, işlenmiş gibi bildirmesi ya da işlenmeyen bir suçun izlerini kovuşturmaya başlanabilecek aşamada uydurması.
19 - akıl hastalığı [Alm. Geisteskrankheit] [Fr. maladie mentale] [İng. in-
sanity, lunacy so found, unsoundness of mind] [es. t. akıl hastalığı]: jyiyi kötüyü, doğruyu eğriyi birbirinden ayırabilme, ayırt edebilme yeteneğinden yoksun olma.
20 - aklanma [Alm. Freisprechung] [Fr. acquittement] [jng. acquittal] [es. t.
beraet]: Sanığın yargılama sonunda, kendisinin üstüne atılan suçu işlemediği, sanığın başka bir kimse olduğu, eylemin yasaya göre suç sayıl-madığı anlaşılması.
21 - anatüzük [Alm. Statut, Satzung] [Fr. Statut] [ing. statute] [es. t. esas
nizamname]: Tüzel kişilerin bir yandan yeterlik yetkilerini, bir yandan da kuruluş amaçlarına göre gelir kaynaklarını ve kuruluşunun konularını belirten yönergeler ve ilkeler.
22 - andiçirme [Alm. Vereidigung, Beeidigung] [Fr. assermentation, asser-
menter] [İng. to administer an oath] [es. t. tahlif]: Tanığın, bilirkişinin belli bir konuya ilişkin bildirilerinin doğruluğunu sağlamak amacıyle kutsal duygulara dayatılan işlem.
23 - andiçme [Alm. Eid] [Fr. serment] [İng. oath] [es. t. yemin]: Bir kimse-
nin söylediği sözlerin doğruluğunu ve gerçeğe uygunluğunu inandırması için yasada gösterilen sözleri olduğu gibi söylemesi ve istenilen davranışta bulunması.
24 - andiçmeden kaçınma [Alm. Eidesverweigerung] [Fr. refus de serment]
[es. t. yeminden imtina]: Yetkili yargılıkta kendisinden andiçmesi istenen kimsenin, andiçmekten kaçınması.
25 - anlatma [Alm. Verkündung] [Fr. notification verbale] [ing. pronoun-
cement] [es. t. tefhim]: Verilmiş olan bir karar ya da yargıyı, yargıç ya da yargılık başkanınca, iki yana sözlü olarak bildirme.
26 - ant [Alm. Zusage, Verpflichtung] [Fr. promesse, assentiment] [ing. to give
word to swear, promise] [es. t. ahd]: Bir işi ne olursa olsun yapmak için kendi kendine söz verme.
27 - ara [Alm. Unterbrechung] [Fr. interruption] [ing. interruption, interval]
[es. t. fasıla]: Kimi nedenlerle duruşmanın bir süre bırakılması ile yeniden başlaması arasında kalan zaman.
28 - ara kararı [Alm. im Laufe einer Hauptverhandlung ergehende Entschei-
dungen] [Fr. ordonnance] [ing. resolution, decision, constancy] [es. t.
15
[29-37] arama
duruşma esnasındaki karar]: Duruşma sırasında, iki yanın dinlenmesinden sonra verilen karar.
29 - arama [Alm. Durchsuchung, Haussuchung] [Fr. perquisition] [ing. search,
domiciliary visit]: Bir suçun kanıtlarını elde edebilmek için ilgili insanların barındığı yerlerde yapılan arama.
30 - arama kararı [Alm. Beschluss für Durchsuchungen] [Fr. décision de la
perquisition] [ing. decision of search {domiciliary)] [es. t. arama kararı]: Bir konutta ya da iş yerinde arama yapılması için verilen ön karar.
31 _ aşağılama ve sövme [Alm. Verleumdung und Beleidigung] [Fr. diffama-
tion et injures] [ing. defamation and damage] [es. t. hakaret ve sövme]: Toplu ya da dağınık birkaç kişi ile birleşerek bir kimsenin onur ve sosyal değerini başkaları yanında ya da yalnız olarak kırma.
32 _ aşama [Alm. Ordnung, Stufe, Grad] [Fr. defré] [ing. degree, grade]
[es. t. derece]: Yargılıkların görev bakımından ayrıldıkları basamakların her biri.
33 - aşırtı [Alm. Unterschlagung im Amt, Amtsuntersch/agung] [Fr. détour-
nement] [ing. embezzlement] [es. t. zimmete para geçirmek Bir memurun görevi dolayısıyle kendisine devletçe verilmiş ve korumakla yükümlü olduğu para ve para değerindeki nesneleri, kendi kişisel işleri için harcaması.
34 - ayırdetme gücü [Alm. Urteilsfähigkeit] [Fr. capacité de discernement]
[ing. power of judgement, power of discernment] [es. t. temyiz kudreti]: Yaşküçüklüğü, akılhastalığı, içki içme ve uyuşturucu nesneler alma gibi nedenler dışında bir kimsenin iyiyi kötüyü ayırt ederek ona göre davranması.
35 - ayrışçı [Alm. Wiederstehen, entgegengesetz] Fr. opposé] [İng. contrary,
opposed] [es. t. muhalif]: Çoğunlukla verilen karar ve yargılarda aykırı oy kullanan kişi.
36 - ayrışçılık [Alm. Widerspruch, Widerstand] [Fr. contradiction, contra-
riété, opposition] [ing. contrast, opposition] [es. t. muhalefet]: Çoğunlukla verilen karar ya da yargıya aykırı oy kullanma.
37 - azınlık oyu [Alm. Minderheit] [Fr. minorité] [ing. minority] [es. t.
ekalliyet]: Bir kurul ve toplu yargılıklarda verilen yargı ya da kararlarda, çoğunluk oylarının karşıtı olan oylar.
16
B
38 - bağlantı [Alm. Konnexität, Zusammenhang] [Fr. rapport de connexité]
[ing. connexion, attachment] [es. t. irtibat]: Bir suçta, suçluluk ve kişisel sorumluluk yönünden varolan bağlantı.
39 - bağlantılı [Alm. Zusammenhang] [Fr. connexion] [İng. connected] [es. t.
murtabıt]: Her biri bağımsız birer suç olmakla birlikte bir kimsenin birkaç suçtan sanık olması durumunda sanık aracılığı ile suçlar arasında ortaya çıkan ilgi, birkaç kimsenin tek bir suçtan sanık olmaları durumunda suç işleyenler arasında oluşan bağlantı.
40 - bağlantılı suçlar [Alm. suzammenhängende Straftaten] [Fr. délits
connexes] [İng. connected offences] [es. t. murtabıt suçlar]: Her biri tek başına bağımsız suç oldukları halde, aralarında bulunan bağlantı nedeniyle birbirine ilintili olan suçlar.
41 - başçık [Alm. Artikel, Paragraph] [Fr. İng. article] [es. t. madde]: Yasa-
ların tüzük ve yönetmeliklerin alt alta yargılarını göstermek amacıyle ve numara sırasıyle dizilen cümlelerin adı.
42 - başka bilirkişi [Alm. öndere Sachverständige] [Fr. autre expert] [ing.
other expert] [es. t. diğer ehlihibre]: Yargıcın yeterli görmediği bilirkişi raporu üzerine, yeniden seçilen bilirkişi.
43 - başsavcı [Alm. Oberstaatsanwalt, Oberbundesanwalt] [Fr. procureur près
la cour de cassation] [ing. attorney at law] [es. t. başmüddei umumi]: Yüksek Savcılar Kurulu ile birlikte bütün savcı ve savcı yardımcılarının üstü olup, suçların kovuşturulması, ceza davası açılması ve ceza davalarının yargılıklarda kesin yargı verilinceye dek izlenmesi ve cezaları yerine getirmekle görevli savcılık örgütünün başı.
44 - başsavcılık [Alm. Oberstaatsanwaltschaft] [Fr. office du procureur de la
République] [ing. attorney-generalship, public prosecutor's office] [es. t. başmüddeiumumilik]: 25/4/1962 gün ve 45 sayılı Yüksek Hakimler Kurulu Kanununa göre kurulmuş olan bir kuruluş.
45 - beden cezası [Alm. Leibestrafe] [Fr. peine corpore//e] [ing. corporal
punishment] [es. t. bedenî ceza]: Doğrudan doğruya insan gövdesi üzerinde uygulanan ceza. (Başta ölüm cezası gelir. Kimi devletler yasalarından bu cezayı kaldırmışlardır).
46 - bekçi [Alm. Wächter, Nachtwächter] [Fr. gardien, gardien de nuit] [ing.
watchman, night watchman]: Güneşin batmasından doğuşuna dek çalı-
İ7
[47-55] bekleme süresi
şan ve genel kolluk görevlilerine yardımcı, çarşı ve mahalle bekçileri yasasının 5. maddelerinde belirtilen durumlarda silâh kullanabilen kışı.
47 - bekleme süresi [Alm. Wartezeit] [Fr. jours de plance, stories] [Ing.
lay days, demurrage] [es. t. bekleme müddeti]: Yargının bildirilmesinden sonra, bu yargıya karşı bir hafta içinde yargıtaya başvurma suresi.
48 - belediye kolluğu [Alm. Gemeindepo/izei, Ortspolizei] [Fr. police munici-
pale] [ing. local police "authorities", city police, county-police] [es. t. belediye zabıtası]: Belediye sınırları içinde, belediye yasa ve yönetmeliklerinin uygulanması, belediye suçlarının kovuşturulması işleriy e görevli özel bir kolluk.
49 - belgelenmeye elverişli olma [Alm. Echtheit, Glaubwürdigkeit] [Fr-
authenticité] [ing. authenticity] [es. t. ihticaca salih olma]: Kesin ya da saymaca kanıt olabilen ve karşı yanı bağlayıcı nitelikte bulunan ve yargıda kendisine dayanılan yazılı belgeleri elde edilebilme.
50 - belgeler üzerine yargı [Alm. Entscheidung noch Lage der Akten] [Fr-
jugement sur procédure écrite] [es. t. evrak üzerine hüküm]: Her iki yanın yazılı savlarına, savunmalarına ve dayandıkları belgelere göre, kendileri dinlenmeksizin verilen vargı ve yargı
51 - belirti [Alm. dringend verdächtig, Indizien] [Fr indice "comme base de
la preuve] [Ing. circumstantial evidence] [es. t emare]- Suçun, sanıkça işlendiği kanısın, uyandıracak nitelikte olmakla birlikte, bağımsız biçimde ve kesin bir kanıt gücü olmayan ipucu.
52 - biçimsel suç [Alm. Forma/de/ikt] [Fr. délit formel] [ing offence, formal
offence] [es. t. şeklî suç]: Tamamlanması, sonucunun doğmasına bağlı olmayan suç.
53 - bildirme [Alm. Benachrichtigung, Anzeige, Bescheid Mitteilung} [Fr-
avertissement, avis, dénonciation] [|ng. not/eeı warning, demand note] [es. t. ihbar]: Bir kimsenin kendisine ya da başkasına karşı işlendiğini bildiği bir suçu, kovuşturma yapmaya yetkili olan yere bildirmesi.
54 - bilimsel düşünce [Alm. gut achten] [Fr. opinion avis] [ing. reading,
consideration] [es. t. fennî mütalaa]: Uzmanlığa ve bilime dayanan düşünce.
55 - bilirkişi [Alm. Sachverständiger, Gutachter] [Fr. expert] [İng. expert]
[es. t. ehlihibre, ehlivukuf]: özel bilgi ve görgüsü dolayısıyle, soruşturma ya da duruşma sırasında ortaya çıkan, özel bilgi ve görgü ile çözümlenebilecek olay ve konularda, gerçeğin aydınlanması için yargıcın yararlandığı kişi.
bulunmama [56-66]
56 - birleştirim [Alm. Realkonkurrenz, Zusammentreffen, strafbarer Hand-
lungen, Idealkonkurrenz] [Fr. cumul d'infractions, cumul de délits, concours d'infractions, cumul réel] [es. t. içtima]: Birbirinden tamamen bağımsız olan suçları bir araya getirme.
57 - birlikte dava [Alm. Streitgenossenshaft, subjektiv Klagenhäufung] [Fr.
consort de demandeurs ou de défendeurs] [İng. joinder of parties (of plaintiffs, of defendents] [es. t. tevhidi dava]: Yasada belli edilen nedenlere ve kurallara dayanarak, birden çok kişilerce birlikte açılabilen dava.
58 - birlikte yüklenci [Alm. Mitbürge] [Fr. caution conjointe] [ing. co-sure-
ties, coguaranties] [es. t. birlikte kefil]: Birden çok kimsenin, parçalanacak durumda olan bir borcu, birlikte yüklenmeleri.
59 - borcun yenilenmesi [Alm. Neuerung, Novation] [Fr. novation, substitu-
tion] [es. t. tecdit]: Eski borcu sona erdirerek yeni bir borç oluşturma.
60 - borç [Alm. Obligation, Schuld, Schuldverhältnis, Verpflichtung] [Fr. İng.
Obligation] [es. t. vecibe]: iki ya da daha çok kimseler arasında, karşılıklı olarak doğan yükümlerin tümünü belli eden türe bağı.
61 - bozma [Alm. Aufhebung und Zurückverweisung des Urteils, Kassierung]
[Fr. Cassation] [ing. quashing, annullment of decision of a lower court] [es. t. nakız, nokz]: ilk yargılıkta verilen bir yargının, yasada gösterilen nedenlere dayanarak, yeniden yargılama yapılıp düzeltilmesi için üst yargılıkça kaldırılması.
62 - bozma nedenleri [Alm. Gründung der Aufhebung und Zurückverweisung
des Urteils] [Fr. causes de cassation] [ing. grounds for quashing (annullment) of a decision of a lower court] [es. t. nokz sebep/er/] : Ceza yargılama yöntemi yasasında, ilk yargılıkça verilen bir yargının yargıtayca bozulması için gösterilen nedenler.
63 - bozmayı gerektiren yasa nedenleri [es. t. nakzı müstelzim kanuni
sebepler] bkz. bozma nedenleri.
64 - bölüm (orun) [Alm. Amtslokal, Amtsgebäude] [Fr. local, bureau d'une
administration] [İng. office] [es. t. daire]: Bir kamu kurumunun tüm görevlerini parça parça yapan iş yerlerinin ayrı ayrı her birinin adı.
65 - bölümce [Alm. Absatz] [Fr. paragraphe, alinéa] [İng. paragraph] [es. t.
fıkra]: Bir yasa başçıklarının ayrı ayrı parçaları.
66 - bulunmama (bulunmazhk) [Alm. Versäumnisverfahren] [Fr. procédure
par défaut] [ing. proceedings in default of appearance] [es. t. gıyap]: Soruşturma ve yargılamada hazır bulunması gerekli olan yanın, belirli günde bulunmaması durumu.
L9
[67-75] buyurucu kurallar
67 - buyurucu kurallar [Alm. zwingendes Recht, zwingende Vorschriften] [Fr. dispositions imperatives] [İng. compulsive rule, imperative Vorschriften] [es. t. âmir hükümler]: Karşıt yanların istemleriyle değiştirilemeyen yasa kuralları.
68 - cayma [Alm. Rücktritt] [Fr. résiliation] [ing. rescission] [es. t. rucu]-
Bir kişinin görüş, karar ve düşüncesinden geri dönmesi.
69 - ceza [Alm. Strafe] [Fr. peine] [İng. punishment, penalty]: Suç işleyen
kimsenin yaşantısına, özgürlüğüne, mallarına, onuruna karşı koyduğu sınırlama.
70 - cezaevi [Alm. Gefängnis] [Fr. prison] [ing. prison, gaol] [es. t- napıs
hane]: Özgürlüğü bağlayıcı cezaların yerine getirildiği yer.
71 - ceza değerlemesi [Alm. Strafzumessung] [Fr. détermination de la peine]
[ing. fixing the degree of punishment, determination of punishment] [es. t. cezanın takdiri]: Sanığın kişisel durumuna, suçun işlenişindeki koşullara ve yasanın gösterdiği kurallara göre cezanın, yasada belirtilen en aşağı ve en yukarı sınırlar arasında, yargıçça kestirilmesi yetkisi.
72 - ceza genel kurulu [Alm. grosse Senat für Strafsachen] [es. t. ceza umu-
mi heyeti]: Görev ve yetkileri Yargıtay kuruluşu yasasında gösterilen ve Yargıtay'daki ceza orunlarının hepsinin toplanmasıyle ortaya çıkan kurul.
73 - ceza kesimi [Alm. Strafzumessung, Straferkenntnis] [Fr. détermination
de la peine, infliger un châtiment] [ing. punish, determination of punishment] [es. t. ceza tertibi]: Ceza yasasında gösterilen kurallara ve duruşmada toplanan kanıtlara göre ağırlaştırıcı ve azaltıcı nedenler göz önünde bulundurularak yargıçça sanığın cezas.n.n belirtilmesi.
74 - ceza kovuşturması [Alm. Strafverfolgung] [Fr. poursuite] [İng. prosecu-
tion] [es. t. ceza takibat,]: Suç işlediği sanılan bir kimsenin, üstüne atılan o suçu işleyip işlemediğini ortaya çıkarmak için yapılan soruşturma, sorgu, tutuklama, salıverme ve benzeri işlemlerin tümü.
75 - cezaların saptanması [Alm. strafen, bestrafen] [Fr. punir, châtier]
[İng. to punish] [es. t. ceza tayini]: Duruşma sonunda suçu işlediği kanıt-larıyle anlaşılan sanığa, olayın oluş biçimine, olayı doğuran koşullara göre, bu suçun ceza yasasındaki en az ve en çok sınırları arasında, yargıcın ölçüp biçerek belli bir ceza vermesi işlemi.
20
ceza uygulaması [76-84]
76 - cezaları toplama kuralı [Alm. Gesamtstrafe, Betrag der verwircktcn
Einzelstrafen, Zusammenstraffen mehrerer strafbarer Handlungen] [es. t. cezaların cem'/ kaidesi]: Birden çok suç işleyen bir kimsenin, her suçundan dolayı ayrı ayrı ceza giymesi durumunda, bu cezaların ne yolda toplanacağını gösteren kural.
77 - cezanın çektirimi [Alm. Strafvollzug, Strafvollstreckung] [Fr. exécution
des peines] [İng. execution of the criminal sentence] [es. t. cezanın infazı]: Kesinleşmiş olan ceza yargılarının savcı yönünden gereğince uygulanması, (ölüm cezasının yerine getirilmesinde ayrı bir yöntem vardır).
78 - cezanın çektiriminde duraksama [Alm. Enstehung der Zweifel zur
Strafvollstreckung] [es. t. cezanın infazında tereddüt]: Bir ceza yargısında, kesin bir açıklık olmamasından ya da birden çok cezanın hesaplanmasından doğan duraksama.
79 - cezanın değiştirilmesi [Alm. Änderung der Strafe] [es. t. cezanın
tadili]: Ceza yasasının bir başçığındaki en aşağı ve en yukarı sınırlar arasında kestirilen cezanın değiştirilmesi.
80 - cezanın düşmesi [Alm. Strafausschliessung, Erlöschen der Strafe]
[Fr. extinction de la peine] [İng. quashing of the conviction] [es. t. cezanın sukutu]: Ölüm, af (bağışlama), zaman aşımı gibi nedenlerle cezanın yerine getirilmemesi.
81 - cezanın ertelenmesi [Alm. Strafausstand, Strafaufschub, Verurteilung
mit Bewährungsfrist] [Fr. sursis à l'exécution de la peine] [ing. suspension, postponement of a sentence, reprieve] [es. t. tecil]: Yasada belirtildiği biçimde, bir ceza çektiriminin belli koşullara ve sürelere bırakılması.
82 - ceza tutumu [Alm. Kriminalpolitik] [Fr. politique pénale, politique
criminelle] [İng. penal policy, criminal policy] [es. t. ceza siyaseti]: Suç ve suçlularla en iyi, etkili ve önemli bir biçimde savaşmayı olağan kılan yöntem, kural, araç ve önlemleri kapsayan siyasanın ve bu yoldaki davranışların tümüne verilen ad.
83 - ceza türesi [Alm. Strafrecht] [Fr. droit pénal] [İng. criminal law] [es. t.
ceza hukuku]: Bir ülkede, uygulanan ceza kuralları ile ceza düzeninin ne yolda uygulanacağını gösteren kuralların tümü.
84 - ceza uygulaması [Alm. Die Anwendung des Strafes] [es. t. ceza tatbi-
katı]: Bir kimsenin işlediği suçtan dolayı, kendisine ceza yasasında o suç için gösterilen cezanın olduğu gibi uygulanması.
21
[86-91] cezayı ağırlatıcı nedenler
85 - cezayı ağırlatıcı nedenler [Alm. Straferhöhungsgründe, Strafschär-
fungsgründe, erschwerende Umstände] [ing. aggravating circumstances] [es. t. cezayı arttıran sebepler]: Bir suç için ceza yasasında gösterilip belirtilen ya da yargıcın değerlemesine bırakılan koşullar çerçevesin de bir cezayı artırıcı nedenler.
86 - cezayı azaltan nedenler [Alm. Strafmilderungsgründe, mildernde
Umstände] [Fr. circonstances atténuantes] [ing. extenuating circumstances] [es. t. cezayı hafifletici sebepler]: Bir suç için ceza yasasında 8osterl^ belirtilen ya da yargıcın değerlemesine bırakılan koşullar çerçevesin bir cezayı azaltıcı nedenler.
87 - cezayı kaldıran nedenler [Alm. Strafausschliessungsgründe, Strafauf-
hebungsgründe] [Fr. excuses absolutoires, excuses d'absolution] [Ing-exemption from punishment] [es. t. cezayı kaldıran sebepler]: Yasada gösterilen ölüm, zaman aşımı, bağışlama ve işlenen eylemin suç olmaktan çıkmasıyle işlenen bir suçun cezasını kaldıran nedenler.
88 - ceza kovuşturmasından vazgeçme [Alm. Niederschlagung des
Verfahrens] [Fr. abolition] [ing. quashing the indictment] [es. t. ceza takibatından vazgeçme] : Daha kesin bir yargı ile sonuçlanmamış kimi suçların ya da suçluların özel durumlarından dolayı ceza kovuşturmasını yapmama. (Genel ya da özel bağışlama (af) yasası yayınlanması, kişisel yakınmaya bağlı suçlarda, yakınma dilekçesi verilmemesi, verilmişse yakınmadan vazgeçilmesi ve benzeri davranışlar).
89 - ceza ruhbilimi [Alm. Krimina/psycho/ogie] [Fr. psychologie pénale,
psychologie criminelle] [Ing. criminal psychology] [es. t. ceza psikolojisi]: Suçu ve suç işlemenin gerçek nedenlerini ve bunlar, zorlayan sosyal ve kişisel kavramlar, bulmak amacıyla, sanıkların gövde ve ruh yapılan üzerinde incelemeler yaparak yararlı sonuçlar bulan bilim dalı.
90 - ceza yargılığ, [Alm. Strafgerichte] [Fr. cour criminelle] [ing. court of
criminal juridiction] [es. t. ceza mahkemesi]: Başkaca yetkili bir yargılık gosterılmemışse, genel ceza yasası yanında özel olarak ceza yargıların, gösteren yasalara göre, suçluluklar, duruşma sonunda gerçekleşen kişilerin, cezaların, belirten yargı yeri.
91 - ceza yargılama yöntemi [Alm. Stràfprozess, Strafverfahren] [Fr.
procédure criminelle, instruction criminelle ou pénale] [İng. criminal procedure, penal proceedings] [es. t. ceza muhakeme usulü]: Ceza türesinde suç olarak sayılan eylemler karşısında, kesin ve çıplak gerçeğin belirtilmesi için, devletçe düzenlenmiş bulunan kural ve yöntemlerin tümü.
22
çekinme [92-100]
92 - ceza yasası [Alm. Strafgesetzbuch] [Fr. code pénale, loi pénal] [İng. penal
"criminal" code criminal or penal statues] [es. t. ceza kanunu]: Suç ve assuçları bunlara verilecek cezaları ve bu konudaki genel kuralları belirten yasa.
93 - cumhuriyet savcısı [Alm. Staatsanwalt] [Fr. ministère public, parquet]
[İng. attorney-generalship, Director of public prosecutions] [es. t. cumhuriyet müddediumumisi]: Adalet Bakanlığına^bağlı, devlet adına suçları kovuşturmak ve ceza yargılarını yerine getirmekle görevli kimse.
94 - cumhuriyet savcısının katılmasını isteme [Alm. Vorgängigen An-
rufung der Staatsanwalt]: Kişisel yakınmaya bağlı suçlarda, önceden C. Savcısına bir dilekçe ile başvurularak davaya katılmasını isteme.
95 - çağrı [Alm. die Ladung] [Fr. convocation] [ing. summons] [es. t. davet]
Yargılama, duruşma, soruşturma ile ilgili bir işlem dolayısıyle, bir kişi ya da kişilerin yargıç ve savcı önüne gelmelerini isteme.
96 - çağrı hakkı [Alm. das Recht der Ladung] [Fr. convocation] [ing. right
of summons] [es. t. davet hakkı]: Kişisel davaya değgin yargılamada, davacı ve sanığın doğrudan doğruya tanık ve bilirkişi çağırma hakları.
97 - çağrıya uymama [Alm. Nichterscheinen, der Ausbleiben] [Fr. ne pas
venir, tarder à venir] [İng. stay away, not arrive, non-arrival] [es. t. davete icabet etmeme]: Duruşmaya gelmeleri için yasada gösterilen yönteme göre çağrıldıkları halde, uygun sayılacak bir nedene dayanmadan sanık, bilirkişi ya da tanığın gelmemesi.
98 - çekimser [Alm. der Stimmenhalter] [Fr. abstentionniste] [İng. abstainer]
[es. t. müstenkif]: Oy vermesi gerekli olan bir kişinin, oyunu olumlu ya da olumsuz olarak kullanmaktan çekinmesi durumu.
99 - çekince [Alm. Nachlässigkeit] [Fr. négligence, inexactitude] [İng. neglect,
tardiness] [es. t. terahi]: Savcının yasada yazılı yetkilerine dayanarak, tüze işlerinden.dolayı kendilerinden bir işin yapılmasını istediği devlet görevlilerinin, işten kaçınmaları ve görevlilerin görevlerini yapmakta olumsuz davranmaları. 100 - çekinme [Alm. die Enthaltung] [Fr. abstention] [İng. abstention] [es. t. istinkâf]: Bir görevin yapılmasından, bir hakkın kullanılmasından çekinme.
23
[101-108] çekişmesiz yargı
101 - çekişmesiz yargı [Alm. freiwillige (Nichtstreitige) Gerichtsbarkeit]
[Fr. Jurisdiction gracieuse "non contentieuse"] [İng. voluntary jurisdiction] [es. t. nizasız kaza]: Kişinin yararlarını korumak ya da kişinin birbiriyle çelişme durumunda olmayan yararlarını düzenlemek için, yönetici nitelikte olan işler dolayısıyle, yargılıklara verilen önlem alma, işlem yapma, ve karar verme yetkisi.
102 - çektirim [Alm. Strafvollzug, Strafvollstreckung] [Fr. exécution des
peines] [İng. execution of the criminal sentence] [es. t. infaz]: Cezada kesinleşmiş bir yargının gereğini, amaca uygun olarak savcılıkça yürütme ve uygulama olayı.
103 - çelişme [Alm. der Wiederspruch, der Gegensatz, der Kontrast] [Fr.
contradiction, contrariété, opposition] [İng. contradiction]: Tanığın ya da sanığın, önceki anlatması ile sonraki anlatmasının birbirine uymaması.
104 - çevre yargılık [Alm. das benachbartes Gericht] [es. t. civar mahkeme]:
Bir yargıhğa yetki, görev ve basamak yönünden eşit olan yakın yerdeki yargılık.
105 - çoğunluk [Alm. die Mehrheit] [Fr. majorité] [İng. majority] [es. t. ek-
seriyet]: Toplu yargılıklardaki oylamada, kararların, yandan çok yargıçların katıldıkları görüşle verilmesi.
106
107
108
24
¦ danışık [Alm. Scheingeschäft] [Fr. simulation] [İng. simulation, fictitious transaction] [es. t. muvazaa]: Gerçek güceriye (iradeye) uygun olmayan bildiride bulunmak için birden çok kişilerin bir türe işleminde oybirliğine varmış olmaları.
danıştay [Alm. das Bundesverwaltungsgericht, Staatsrat] [Fr. conseil d'état] [ing. council of state] [es. t. devlet şurası]: Yönetsel uyuşmazlıkları ve davaları görüp çözümlemek, Bakanlar kurulunca gönderilen yasa tasarıları hakkında düşüncesini bildirmek, tüzük tasarılarını, ayrıcalık sözleşme ve koşullaşmalarını incelemek. Başbakanlıkça gönderilen her türlü işler hakkında düşüncesini bildirmek, yasalarda gösterilen öbür işleri görmek üzere Anayasa ile görevlendirilmiş yüksek yönetim yar-gılığı, danışma ve inceleme yeri.
dava [Alm. der Klage, Prozess, Rechtsstreit] [Fr. action, procès, cause, poursuite, litige] [İng. action, suit, lawsuit, claim, dispute, litigation]:
davaların birleştirilmesi [109-116]
Yargılıklarca çözümlenmesi gereken uyuşmazlıklar için, yasada gösterilen yöntemine göre açılan ve yapılacak yargılama sonucunda, yargıcın kararıyla yargıya bağlanan uyuşmazlıklara ilişkin istemler.
109 - dava açılması zorunluğu ilkesi [Alm. Lägalitätsprinzip, Vervolgung-
szwang] [Fr. principe d'obligation de poursuite] [ing. principle of compulsory public prosecution] [es. t. dava ikamesi mecburiyeti prensibi]: Ceza kovuşturması için yeter kanıtlar ve olaylar bulunduğunda, C. Savcısının kamu davası açma yükümü.
110 - dava açma [Alm. Die Klageerhebung, Klageanspruch, Klage] [Fr. cause]
[İng. confestation]: Bir uyuşmazlığın çözümlenmesi, bir hakkın tanınması, korunması, elde edilmesi için dilekçe ile yargılığa başvurma.
111 - dava açmada özerklik [Alm. Opportunitätsprinzip] [Fr. principe
d'opportunité de poursuite] [es. t. dava ikamesi muhtariyeti]: Kovuşturulması kişisel yakınmaya bağlı suçlarda, ilgilinin başvurmasıyle başlayan suçun kovuşturulması için, kamu yararı gözetilerek C. Savcısına, kamu davası açmada tanınan yetki.
112 - davacı [Alm. der Kläger] [Fr. demandeur] [ing. plaintiff, pursuer, clai-
mant, litigant, suitor] [es. t. müdei]: Bir yargılıkta dava açan kişi ya da tüzel kişi.
113 - davadan vazgeçme [Alm. Verzicht] [Fr. abdication, démission] [ing.
waiver, renuntiation, abandonment, surrender of a right] [es. t. davadan feragat]: Davacının, bütün sonuçları ile istem ve savından vazgeçmesi.
114 - dava hakkı [Alm. Klagerecht, Rechtschutzanspruch] [Fr. droit d'action]
[ing. right of action, claim]: Bir kişi ya da tüzel kişinin, yargılık aracılığı ile kendilerine ya da başkalarına ilişkin uyuşmazlığı çözümletmek, bir hakkın elde edilmesini sağlamak, bir hakkı tanıtabilmek, bir hakkın korunmasını yargıya bağlatmak için, öbür kişiye karşı taşıdığı nitelik ve yetki.
115 - davaların ayrılması [Alm. die Trennung von Prozessen, die Klagen-
trennung] [Fr. jonction des causes, jonction de poursuite] [İng. severance of actions] [es. t. davaların tefriki]: Birleştirilmiş olan ceza davalarının, yargılık kararıyle ayrılması.
116 - davaların birleştirilmesi [Alm. Verbindung mehrerer Prozesse, Kla-
geverbindung] [Fr. jonction de causes, jonction des poursuites] [İng. joinder of causes of action] [es. t. davaların tevhidi]: Sanıklarla, işlenen suçlar yönünden aralarında bağlantı bulunan davaların, yüksek görevli ortak bir yargılıkta birleştirilmesi.
25
[117-124] davalı
117 - davalı [Alm. Beklagter] [Fr. défendeur] [İng. defendant, defender (Scot-
land)] [es. t. müdde-i aleyh]: Bir yargılıkta, bir hakkın korunması, elde edilmesi, saptanması için kedine karşı dava açılan yana verilen ad.
118 - davanın bildirilmesi [Alm. Streitverkündung] [Fr. dénonciation du
litige, de l'instance, mise en cause] [ing. third party notice, third party procedure] [es. t. davanın ihbarı]: Tüze davasında, yanlardan birisinin davayı yitirdiği zaman kendisine dönme hakkı (Rücktritt, résiliation) olduğunu düşündüğü üçüncü kişiye, davayı izlemesi ya da davaya katılması gerektiğini bildirmesi.
119 - davanın dinlenmemesi [Alm. die Unzulässigkeit der Klage] [Fr.
irrecevabilité de la demande, irrecevabilité de l'action] [İng. action which does not lie, inadmissibility of action] [es. t. davanın istimal kabil olmaması]: Konusu, yasaların yargılarıyle korunmamış olan (Kumar ve bahisten doğan alacak) bir davanın yargılıklarca yerinde görülmemesi.
120 - davanın dinlenmesi [Alm. die Zulässigkeit der Klage] [Fr. recevabilité
de la demande, de l'action] [İng. admissibility of action] [es. t. davanın istimal]: Yasaların yargılarıyle korunmuş bulunan bir dava konusunun, yargılıklarca incelenip temelden çözümlenmesi.
121 - davanın dönerimi [Alm. Abweisung der Klage] [Fr. jugement ou arrêt
de débouté, déboutement] [ing. dismissal of action, judgement of non-suit] [es. t. davanın reddi]: Davanın, ileri sürülen kanıtlarla doğrulanmaması, davacının dava hakkı bulunmaması gibi yasada gösterilen nedenlerle, davanın yerinde bulunmaması ve bundan ötürü yargıcın, yasa dışı sayarak davanın yersizliğine karar vermesi.
122 - davanın düşmesi [Alm. Einstellung des Verfahrens] [Fr. extinction de
l'action] [ing. discontinuance of action] [es. t. davanın sukutu]: Sanığın ölmesi, zaman aşımı, genel bağışlama, kişisel yakınmaya bağlı davalarda davacının isteminden vazgeçmesi ya da yasada gösterilen belirli nedenlerin gerçekleşmesi üzerine davanın ortadan kalkması.
123 - davanın özü [Alm. Hauptanspruch] [Fr. action (demande) principale]
[Ing. principal action, principal claim] [es. t. davanın esası]: Uyuşmazlığın, yargıç önüne gelmesini zorunlu kılan savın temeli.
124 - davaya katılma [Alm. Intervention (Haupt oder Neben)] [Fr. interven-
tion] [İng. intervention, interpleader] [es. t. davaya müdahale]: Suçtan dokunca gören her kişinin, soruşturmanın neresinde olursa olsun kamu davasına karışması.
26
değerleme hakkı [125 131]
125 - davaya katılma istemi [Alm. Anschlusserklärung] [Fr. intervention]
[İng. intervention, interpleader] [es. t. davaya müdahale talebi]: Yargı-lığa bir dilekçe verilmesi ya da tutanak yazmanına bir bildirimde bulunularak tutanak düzenlenmesi biçiminde davaya karışmak için yapılan istem.
126 - davaya katılan [Aim. Anschluss dem Klage, Nebenkläger, Intervention
(Haupt oder Neben)] [Fr. intervention] [ing. intervention, interpleader] [es. t. dahil-i dava]: Bir suçtan dokunca görmesi ve bu yüzden kişisel haklarını koruyabilmesi nedeniyle soruşturmanın her aşamasında kamu davasına katılma hakkı olan ve yasada gösterilen yöntemine göre katı-labilen kişi.
127 - dava aktarımı [Alm. Überweisung der Sache an ein anderes Gericht]
[Fr. renvoi de l'instruction et du jugement à un autre tribunale] [İng. transfer of a case for hearing to another court] [es. t. dava nakli] : Ceza yargılama yöntemi yasasında gösterilen kural ve koşullara göre, bir ceza davasının, yüksek görevli yargılıkça, benzer aşamada bulunan başka bir yargılığa gönderilmesi.
128 - davayı gören yargılık [Alm. Gerichtsstand, das zustandige Gericht]
[Fr. compétence d'attribution, compétence ratione materiae] [jng. competency, Jurisdiction, form] [es. t. davayı tatbik eden merci]: Bir yargıcın yargıçlık görevini yapmaktan yasaklı olduğu sanısı uyandığında, gerek bu konuda gerekse temel davanın çözümlenmesi konusunda karar verecek olan yargılık.
129 - dava yeterliği [Alm. Prozessfähigkeit, Prozesstandschaft] [Fr. capacité
d'ester en justice] [İng. capacity of suing and being sued] [es. t. davaya ehliyet]: Davacı ya da davalı olarak herhangi bir yargılıkta bir kimsenin, kendisi ya da bir vekil aracılığı ile yargılamaya ilişkin bütün işlemleri yapabilmesi.
130 - dava yetkisi [Alm. Befugnis zur Erhebung der Klage, Prozessfähigkeit,
Prozesstandschaft] [Fr. capacité d'ester en justice] [ing. capacity of suing and being sued] [es. t. dava selâhiyeti]: Bir dernek ya da ortaklık adına dava açmak için, bu dernek ya da ortaklığı temsil hakkı olana verilen yetki.
131 - değerleme hakkı [Alm. richterliches Ermessen] [Fr. pouvoir d'apprécia-
tion du juge] [İng. judicial discretion] [es. t. takdir hakkı]: Soruşturmanın başlamasından yargı verilinceye dek geçen çeşitli aşamalarda, durumun özelliğine bakarak ve yasanın tanıdığı biçimde yargıcın, kendi bulunç,
27
[132-139] değerleme yetkisi
bilinç ve kanısına göre olayları ölçüp biçerek gereğini özgürce yapması
hakkı.
132 ~ değerleme yetki*.- tai
pouvoir di . [A,m- Err"essen der Verwaltungsbehörden] [Fr.
Yasanın '^'0nnane^ f'ng- discretionary power] [es. t. takdir selâhiyeti]: neden' ' ''-|-'- kUra' saPtamad'Êl durumda, yönetsel işin konusunu, yurutme zamanını yerini belirtme ya da seçme bakımlarından, yönetenin, özgürce davranabilme yetkisi.
Kernel yßrg,''k fA'm' gleichstehenden Gericht] [es. t. aynı derecede mah-
"" yarS''ıfa görev ve yetki bakımından eşit olan yargılık. [es ^A'm Verein] fFr- association] [İng. corporation, association] Weiler""1'^ KaZanç Pay'afmaktan başka amaçla, ikiden çok kişinin tiwr/l ça,l?ma,ar|nı sürekli bir biçimde birleştirerek ve bir ana
2Uge anarak kurduklar, tüzel kişilik. surles tÜZeS' fA,nl- Vereins und Korporationsrecht] [Fr. législation fes T OSSOC,ot'onsJ f'ng- compound law, American law of corporation] tüzel ki rm'ye£'er hUkukU]: Üyelerinin ^»'linden ayrı. bağımsız bir 5' 'ge iye olan ve amacı kazanç olmayan topluluğun bağlı olduğu
türe düzeni.
136 -
vu r uiiLgııı.
dernek özgürlüğü [Alm. Vereinfreiheit} [Fr. liberté d'association] [İng. freedom of association] [es. t. cemiyet hürriyeti] : Herkesin, önce en izin almaksızın dernek kurma hakkına iye olabilme özgenliği (Bu ha , ancak kamu düzenini ya da genel sağtöreyi korumak için yasa ile sınırlanabilir).
137 - devlet [Alm. der Staat] [Fr. Etat] [ing. State, Commonwealth]: Sınırları
belirli bir yurt ve türe düzeni içinde, ülküdeş insanların topluca ve kamu yararını sağlamak amacıyle örgütlenerek kurdukları ve benzeri toplu-luklarca bağımsız ve siyasal kişiliği tanınmış birlik.
138 - dilekçe [Alm. Antrag, Bittschrift] [Fr. requête] [İng. petition] [es. t.
istida, arzuhal]: Bir hakkın elde edilmesi, bir haksızlığın ortadan kaldırılması amacıyle, gerçek ya da tüzel kişilerce yetkili katlara yapılan yazılı başvurma.
139 - dinleme [Alm. Anhörung, Abhörung, Vernehmung] [Fr. audition] [Ing.
hearing, examination] [es. t. istima]: Yargıç ya da savcının duruşma, önsoruşturma sırasında yanları, tanık ve bilirkişileri konuşturarak olayı dinlemesi.
28
duruşma düzencesi [140-148]
140 - doğrulama [Alm. Geständnis] [Fr. aveu] [İng. avowal, confession] [es. t.
ikrar]: Bir kimsenin, kendine olumsuz sonuç doğurabilecek bir olayı doğrulaması.
141 - dokunca ve eksime [Alm. Schaden] [Fr. dommage-intérêts] [ing.
damages] [es. t. zarar ve ziyan]: Bir kimsenin gelir, kazanç ve mallarında oluşan eksiklik.
142 - dokuncayı karşıliama [Alm. Retorsion] [Fr. rétorsion] [İng. retorsion]
[es. t. zararla mukabele]: Devletlerarası kurallara ve türeye aykırı bir davranışı ile, başka devletin haklarını dokuncaya uğratan devlete, hakkı çiğnenen devletin de bir dokunca ile karşılık vermesi eylemi.
143 - dokunulmazlık [Alm. Immunität, Unverletztlichkeit, Untastbarkeit]
[Fr. immunité] [ing. exemption, immunity] [es. t. masuniyet]: Görevlerinin özelliği yüzünden, kuşku ve korkudan uzak kalmalarını ve böylece kamu işlerinde başarıya ulaşmalarını sağlamak amacıyle, kimi kişilere yasa ile tanınmış ayrıcalık.
144 - dolay kandaşlığı [Alm. Verwandtschaft in der Seitenlinie] [Fr. parenté
collatérale] [ing. kinship in the direct line (direct relationship)] [es. t. civar hısımlığı]: Kardeşler, amca, dayı ve hala çocukları arasındaki yakınlık.
145 - dolaylı yargılama [Alm. komissarische Beweisaunahme] [Fr. commis-
sion rogatoire] [İng. rogatory commission] [es. t. istinabe]: Görülmekte olan bir davada yargıcın, başka bir yargılıktan, tanık ve bilirkişi dinlenmesini, sanığı sorguya çekme ve benzeri işlemlerin yapılmasını istemesi ya da toplu yargılıkta bir üyeye bu işleri yapmak üzere yetki verilmesi.
146 - duruşma [Alm. Hauptverhandlung, mündliche Verhandlung] [Fr. débats]
[ing. hearing, trial]: Sanığın üstüne atılan suçu işleyip işlemediğini saptamak üzere, yanların hazır bulundukları sırada yüzlerine karşı sözlü olarak yargılama yapılması ve yargılamayı yargı ile sonuçlandıracak işlemlerin tümü.
147 - duruşmadan bağışık tutulma [Alm. Entbindung] [Fr. délivrance,
accouchement, dispense] [ing. delivery] [es. t. duruşmadan vareste tutulma]: Sanığın, ağır cezalı olmayan duruşmalara gelmekten, kendi istemi üzerine yargılıkca bağışık tutulması.
148 - duruşma düzencesi [Alm. Sitzungspolizei] [Fr. la police de l'audience]
[İng. discipline of hearing "trial"] [es. t. duruşma inzibatı]: Duruşmanın, yasaya göre yürütülmesini sağlamak için konulmuş belirli düzen.
29
[149-157] duruşmanın açıklığı
149 - duruşmanın açıklığı [Alm. Öffentlichkeit der Hauptverhandlung]
[Fr. publicité de débat, publicité de l'audience] [İng. publicity of jurisdiction] [es. t. duruşma aleniyeti]: Genel töre ve güvenliğin korunması amacı dışında, duruşmanın herkese açık olması.
150 - duruşmanın başlangıcı [Alm. Eröffnung des Hauptverfohrens] [Fx.
commencement de l'audience] [İng. commencement of hearing (trial)]-Sanık kimliğinin saptanması ve son soruşturmanın açılmasına ilişkin sorgu yargıcı kararı ya da C. savcısının savyazısı okunarak tanık ve bilirkişi çağrılması işlemleri.
151 - duruşma dışı kararları [Alm. ausserhalb einer Hauptverhandlung
ergehende Entscheidung] [es. t. duruşma haricindeki kararlar]: C. Savcısının yazılı ya da sözlü düşüncesi alındıktan sonra, duruşma yapılmaksızın verilen kararlar.
152 - duruşma istemi [Alm. der Antrag auf mündliche Verhandlung] [Fr.
demande de débat oral] [es. t. murafaa talebi]: İki yandan birinin ya da her iki yanın, yargıdan önce yargılıktan sözlü açıklamaları dinlemek amacıyle, duruşmaya çağrılmalarını istemeleri.
153 - duruşma oturumu [Alm. Sitzung] [Fr. l'audience] [ing. hearing, sitting
of the court] [es. t. duruşma celsesi] : Duruşma ve görüşmelerin yapılması için, toplantı sayısına uygun olarak, yargıçlar kurulunun her toplanışı.
154 - duruşma önişleri [Alm. Vorbereitung der Hauptverhandlung] [Fr.
préliminaire des débats] [ing. preliminary proceedings] [es. t. duruşma hazırlığı]: Dava dosyası, C. Savcılığından yetkili yargılama yerine geçtikten sonra, yargılık ya da başkanca duruşmaya başlanabilmesi için yapılması, gerekli ve zorunlu olan işlemlerin tümü.
155 - duruşma yapılması [es. t. duruşma icrası] bkz. duruşma yöntemi.
156 - duruşma yöntemi [Alm. Hauptverhandlung, mündliche Verhandlung]
[Fr. débats] [ing. hearing, trial] [es. t. duruşma usulü]: Yargıya katılacakların önünde ve ara vermeksizin yapılan her iki yanın konuşmaları ile ileri sürdükleri konuların tutanağa geçirilmesi ve oturum düzeninin sağlanması gibi duruşmayı bütünleyen işlerin tümü.
157 - duyuru [Alm. Bekanntmachung, Veröffentlichung, Verkündung] [Fr.
publication, promulgation] [İng. publication, promulgation, notice]: Bir vargının ya da sonuç doğuracak bir tüze işleminin, ilgililerin öğrenmelerini sağlamak üzere herkesin bi/gisine sunulması, yayılması, duvarlara asılması, gazetelerde yayımlanması.
.'ill
elmcnlJk [158 165]
158 - duyuru tahtası [Alm. der Gericbtstafels des Gerichts, Saal, Gang] [Fr.
salle, salon] [İng. a wide saloon, council-chamber] [es. t. divanhane]: Türkiye'de ya da yabancı bir ülkede bulunup da kendilerine duyuru yapılamayan sanıklara, duyuru yerine geçmek üzere yargılığın iç avlusunda asılı, ilgili yargı ya da karar örneğinin yapıştırıldığı tahta.
159 - düşme nedenleri [Alm. Gründe für das Erlöschen, den Untergang "von
Rechten und dergleichen"] [Fr. causes de l'extinction, de la déchéance ou de la forclusion] [İng. causes for the discharge, termination, forfeiture] [es. t. sukut sebepleri]: Ceza yasasında gösterilen ölüm, zaman aşımı, bağışlama (af) gibi davayı ortadan kaldıran nedenler.
160 - düzeltme [Alm. ßeric/itigung, Klagänderung] [Fr. réformation] [İng.
rectification, adjustment] [es. t. tashih]: Bir tüze işleminde, yargı ve öteki yazılı belgelerde, yazılarda yapılan yanlışlığın, yöntemine göre düzeltilmesi.
161 - düzence ceza türesi [Alm. Disciplinarstrafrecht] [Fr. droit pénal disci-
plinaire] [ing. disciplinary criminal regulations] [es. t. disiplin ceza hukuku]: Genel ceza sorumluluğu dışında, memurlara, görevleri gereği gibi yapılmasını ve onur kırıcı davranışlardan kaçınılmasını sağlamak amacıyle uygulanan ceza kuralları.
E
162 - elkonmuş [Alm. gepfändeter Gegenstand] [Fr. chose saisie] [İng. seized
goods or property] [es. t. mahcuz]: Alacağa karşılık olarak borçlunun elkonulan malları.
163 - elkoyma (zorödetim) [Alm. Pfändung] [Fr. saisie] [ing. distraint,
attachment, seizure] [es. t. haciz]: Borcunu ödemeyen borçlunun, elinde ya da üçüncü kişilerde olan taşınmaz, taşınabilir malları ve alacaklarının anaparanın ve üremlerinin (faiz) giderleriyle birlikte alacağa yetecek olanına yetkililerce el konması.
164 - elmen [Alm. tatsächlicher Besitzer, Inhaber, Innehaber] [Fr. détenteur]
[ing. physical possessor] [es. t. vazıülyet]: Bir şeyi elinde bulunduran kimse.
165 - elmenlik [Alm. Besitz] [Fr. possession] [ing. possession] [es. t. zilyet-
lik]: Taşınır ya da taşınmaz bir malı elinde tutma.
[166-174] emek yükümlülüğü
166 - emek yükümlülüğü [Alm. Arbeitspflicht] [Fr. prestétion corporelle]
[İng. corporal labour, "service"] [es. t. beden mükellefiyeti]: Bir kimsenin, kanun yararına olarak doğrudan doğruya kendi kişiliği ya da ken çalışması ile yapmak ödevinde olduğu iş.
167 - eski duruma getirme [Alm. Wiedereinsetzung in den vorigen Stand]
[Fr. restitution en entier] [İng. entire restitution] [es. t. hali sabıka irca]-Yöntemi belirten yasanın ya da yargıcın önceden belli ettiği bir süreye, zorlayıcı nedenler dolayısıyle uyulamaması ve bu yüzden bu sürenin kaçırılarak bir hakkın yitirilmesi karşısında, bu hakkın geriye alınması ya da yeniden tanınması. 168 - etkili eylem [Alm. Körperverletzung, Misshandlung, tätlicher Angn ff] [Fr. violence et voies de fait] [İng. assault and battery] [es. t. müessir fill]: Bir kimsenin sağlığını bozan, us gücünde karışıklık ve azalma doğması nedenlerini içeren ve böylece ceza uygulamasını gerektiren eylem.
169 - eve girme [Alm. Hausfriedensbruck] [es. t. haneye tecavüz]: İsteğine
aykırı olarak bir başkasının evine girme ya da iyesinin isteği ile girdiği halde çıkmama.
170 - eylem [Alm. Akt, Tatsache, Tat, Handlung [Fr. fait, action, acte] [İng-
act, action, fact] [es. t. fiil]: Sanığın, ceza verilmesini gerektiren bir suçu işlemesi durumu.
171 - gece [Alm. Nachtzeit] [Fr. nocturne] [İng. night-time]: Nisan ayı başından
eylülün otuzuna dek saat 21 den sabahın dördüne ve Ekimin birinden Marf.n 3Virie dek saat 21 den sabahın altısına dek uzayan zaman süresi.
172 - gecikmiş sorun [Alm. präjudizielles Rechtsverhältnis, Vorfrage] [Fr
question préjudicielle] [es. t. meselei müstehhire]: Temel dava lenmesi sırasında ortaya çıkan ve başka yarg,|,ğa i|işkin o]™" niyle, yargı için çözümü zorunlu bulunan konular, uyuşmazlıklar
173 - gemi içbarınağı [Alm. Heimathafen] [Fr. port d'attachel ring home
port, port of registry] [es. t. bağlama liman,]: Bir geminin, yolculukİannın yönetildiği ülkede, yazılı olan barınağı. yolculuklarının
174 - genel ç.karlarma yararl, dernekler [Alm. gemeinnützige Vereine!
[Fr. associations de l'utilité publique] [ing. associations of public utilTty]
getirtme belgesi [175-183]
[es. t. umum! menfaatlere hadim cemiyetler]: Özel bir çıkar amacı olmadan, yalnızca kamuya yararlı olmak ve devletin bu konudaki görevlerine yardım etmek üzere kurulan dernekler.
175 - genel güvenlik [Alm. öffentliche Sicherheit] [Fr. sécurité publique]
[ing. public security] [es. t. emniyet-i umumiyye]: Herkesin çalışma, yaşama ve benzeri hak ve özgürlüğünün her türlü saldırıdan korunarak kamu düzenince sağlandığı durum.
176 - genel güvenlik gözetimi altında bulundurma [Alm. Stellung unter
Polizeiaufsicht] [Fr. mise sous la surveillance spéciale de l'autorité de sureté publique] [Ing. being subject to the supervision of the police] [es. t. emniyeti umumiye idaresinin nezareti altında bulundurma]: Yasanın belirttiği durumlarda, temel ceza çekildikten sonra sanığın ayrıca kolluğun gözetimi altında belli bir süre izlenmesi.
177 - genel kurul [Alm. Generalversammlung, Hauptversammlung] [Fr. assem-
blée générale] [İng. general assembly] [es. t. umumî heyet]: Yargı organları, dernek, ortaklıklar ve iktisadî devlet kuruluşlarında, temel sorunları en yetkili biçimde çözümleyen yüksek kurul.
178 - genel türe [Alm. Allgemeines Recht, gemeines Recht] [Fr. droit commun]
[İng. common law] [es. t. umumi hukuk] Benzer nitelikte olmak üzere, çeşitli ülkeler arasında ortaklaşa ya da ayrı ayrı kabul edilen türe.
179 - genel yargılıklar [Alm. ordentliche Gerichte] [Fr. tribunaux ordinaire]
[es. t. umumî mahkemeler]: Yönetsel ve süel yargılama dışında, yalnızca bireyler arasındaki uyuşmazlıkları çözen yargılıklar.
180 - gerekçe [Alm. Begründung, Motive, Gründe, Erwägungen] [Fr. exposé
des motifs, motifs, considérants] [ing. leading motives, main reasons] [es. t. mucip sebepler]: Bir yasa öneri ya da tasarısını, dayandığı ilke, temel kurallar ve gerekliliği ile açıklayan nedenler.
181 - geriye yürüme [Alm. Rückwirkung] [Fr. rétroactivité] [ing. retroac-
tion] [es. t. makable şümul]: Bir yasa, bir yargı, bir türe işleminin, doğuşundan daha önceki olayları etkilemesi.
182 - getirtme [Alm. Ladung] [Fr. charge, chargement, invitation] [ing.
attraction, invitation] [es. t. celp]: Tanıklar ve sanıkları çağrı belgesi ile yargılığa getirtme.
183 - getirtme belgesi [Alm. Ladung] [Fr. citation] [ing. citation, summons]
[es. t. celpname]: Duruşmada bulunması için sanığa gönderilen çağrı belgesi.
33
[184-192]JgizIilik
184 - gizlilik [Alm. das Geheimnis] [Fr. secret mystère] [İng. intimacy, con-
fidence] [es. t. mahremiyet]: Bir yetkilinin görevi gereğince öğrendiği devlet işlerini, tanıklık yaparken, yasada gösterilen yönteme uygun biçimde saklaması, söylememesi.
185 - gizli oturum [Alm. geheime Sitzung, Sitzung unter Ausschluss der Öf-
fentlichkeit] [Fr. hu/s clos] [ing. secret session, session without strangers, hearing in camera] [es. t. kapalı celse]: Yargılamanın herkese açık olması ilkesine aykırı olarak, yasada gösterilen nedenler dolayısıyle, yargıç ve yanlar dışında kimse bulunmadan yapılan duruşma.
186 - gömme [Alm. Bestattung] [Fr. enterrement] [İng. burying, internment]
[es. t. defin]: Öldürülen bir kişiyi, C. Savcısının ya da önyargıcın yazılı izniyle gömme.
187 - gönderme [Alm. Rückvewe/sung] [Fr. renvoi] [ing. remand] [es. t.
atıf]: Geniş anlamıyle bir yasada, başka bir yasanın koyduğu kimi temel kurallara göre, işlem yapılmasına bağlı kalma ve o kurallara uyma.
188 - görev [Alm. Sachliche Zuständigkeit] [Fr. compétence d'attribution,
compétence quant au fond "à la matière", compétence ratione mateiae] [İng. jurisdiction] [es. t. vazife]: Davaların türü ve niteliği yönünden, yargıhğın aşamasına göre duruşma yapma ve karar verme görevi.
189 - görevi kötüye kullanma [Alm. Amtsmissbrauch, Gewalstmissbrauch,
Missbrauch der Amtsgewalt] [Fr. abus de pouvoir, abus d'autorité "du fonctionnaire"] [es. t. vazifeyi sui-istimal]: Bir devlet görevlisinin, bir kişi ya da öbür görevli hakkında yasa dışı işlem yapması.
190 - görüşlerin birleştirilmesi [Alm. Entscheidung der Vereinigten Senate,
Plenarentscheidung] [Fr. décision des chambres réunies] [es. t. içtihatların tevhidi]: Danıştay ile yargıtayın iki ya da bir dairesinin aynı konuda verdikleri kararların, birbirine aykırı olması durumunda uyuşmazlığın giderilmesi için ve benzeri olaylarda, uygulanmak üzere yetkili kılınan kurulca verilen karar.
191 - görüşme yöntemi [Alm. der Beratungshergang] [Fr. consultation,
délibération] [ing. consultation, negotiation] [es. t. müzakere usulü]: Toplu yargılıklarda, görüşmelerin ne yolda yürüyeceğini belli eden yasa kuralları.
192 - gözetim [Alm. Aussicht, Besichtigung] [Fr. vue, inspection] [İng. view,
inspection] [es. t. nezoret]: Küçüklerin, ana babalarınca korunması ve idarenin her türlü eylem ve işleminin de yargının denetimi altında olması durumu.
hakh nedenler [193-201]
193 - güç ayrılıkları [Alm. Gewaltenteilung] [Fr. réparation des pouvoirs]
[İng. reparation of powers] [es. t. tefriki kuvva]: Demokrasi yönetiminde yasama, yargılama ve yürütme gücünün birbirinden ayrılması ve ulus adına kullanılması.
194 - güçlerin birleşmesi [Alm. Gewaltenverbindung] [Irr. confusion des
pouvoirs] [ing. concentration of powers] [es. t. tevhidi kuvva]: Çeşitli biçimlerde olmak üzere, devlet gücünün bir elde toplanması.
195 - güçsüz [Alm. unfähig, unvermögend, Scwäche] [Fr. incapable, inhabile]
[İng. incapable, powerless, feeble] [es. t. âciz]: Kendisini yönetmede beceriksiz olan kişi.
196 - güdem [Alm. Vorsatz] [Fr. ing. intention] [es. t. kasıt]: Yasaya aykırı
bir sonucun elde edilmesi için bile bile yapılan ve güdülen bir çaba.
197 - güvenlik [Alm. Sicherheit, Sicherstellung] [Fr. maintien de l'ordre,
sécurité] [İng. tranquillity, security] [es. t. asayiş, emniyet]: Devlet olarak örgütlenen bir toplumun düzen ve güvenirlik içinde bulunması durumu.
198 - güvenlik genel yönetimi [Alm. Polizeiaufsicht] [Fr. l'autorité de la
sureté publique] [İng. supervision of the police] [es. t. emniyeti umumiye idaresi]: Geniş anlamda toplumun düzenini bozan olaylara karşı, kişinin ve ulusun güvenliğini sağlayan örgüt.
199 - güvenlik önlemleri [Alm. bessernde und sichernde Massregeln und der
Sicherung] [Fr. mesures de sureté] [Ing. corrective "reformatory" measures] [es. t. emniyet tedbirleri]: Toplumu suçlulara karşı korumak için, alınan bütün engelleme işlemleri.
H
200 - hakkın düşmesi [Alm. Rechtsverwirkung, Präjudizierung, Rechtsaus-
schluss Präklusion] [Fr. déchéance, forclusion] [ing. forfeiture, foreclosure, foreclosing] [es. t. sukutu hak]: Yasa, sözleşme ya da yargıcın saptadığı belli bir süre içinde, kullanılmaması yüzünden bir hakkın ortadan kalkması.
201 - haklı nedenler [Alm. wichtige Gründe, berechtiger Weise] [Fr. justes
motifs] [ing. cogent grounds] [es. t. muhik sebep/er]: Yargıcın değerlemesi gerekli olan nedenler.
35
[202-209] hırsızlık
202 - hırsızlık [Alm. Diebstahl] [Fr. vol] [İng. theft] [es. t. sirkat]: Başkasının
taşınabilir mallarını, onun isteği ve onaşımı olmaksızın kendi çıkarı ve yararı için alma.
i
203 - iç işlemler [Alm. inneren Dienst der Gerichte] [es. t. dahilî muameleler]:
Yargılığın düzencesini koruma, ilgilileri çağırma ve duruşmada bulundurma vb. için yapılan işlemler.
204 - içtüzük [Alm. Hausordnung, Geschäftsordnung, Regulativ] [Fr. règlement
intérieur] [Ing. Standing orders "parliament", house-ragulations, rules, order of business] [es. t. dahili nizamname]: T.B.M.M. ile dernek, ortaklık, bir devlet kurumu ya da kuruluşuna değgin işlerin iyi işlemesini sağlamak ve bu yerde çalışanlara yasa yargıları çerçevesinde yol göstermek ve yasa yargılarına aykırı düşmemek üzere düzenlenen kuralların tümü.
205 - ilçe [Alm. Verwaltungsbezirk, Landkreis] [Fr. arrondissement, sous-pré-
fecture] [ing. administrative districts] [es. t. kaza]: Ülkenin yönetim yönünden bölünmüş il ile bucak arasında yer alan parçası.
206 - ileri sürme [Alm. bestreiten, vorbringen] [Fr. combattre, contester,
proférer] [İng. to mention, to expose] [es. t. dermeyan etme]: Sanığın savunmasını yaparken, üstüne atılan suça karşı yaptığı açıklama ve bildiriler.
207 - ilgililer [Alm. interessierten, Interessenten] [Fr. intéressés] [ing. interes-
teds] [es. t. alâkadarlar]: Bir ceza davasında, doğrudan doğruya ya da dolayısıyle ilintisi, ilişiği olan herkes.
208 - ilgililerin bulunması [Alm. Anwesenheit der Beteiligten] [es. t. alâka-
darların huzuru]: Soruşturma ya da duruşma sırasında bulunmaları gerekli olanlar.
209 - ilk soruşturma [Alm. Gerichtliche Voruntersuchung, Voruntersuchung]
[Fr. instruction préalable "judiciaire"] [ing. preliminary examination" inquiry"] [es. t. ilk tahkikat]: Savcının istemi üzerine, sorgu yargıcınca ön soruşturmaya dayanarak açılan ve işin yeterince aydınlatılması amacı ile yapılan soruşturma evresi.
36
ivedilik kararı [210-217]
210 - ilk yargılık [Alm. Gericht erster Instanz] [Fr. tribunal de première
instance] [İng. lower court, court of first instance, court below] [es. t. bidayet mahkemesi]: Davaları birinci kertede görüp çözümleyen yargılık.
211 - ilkyazı [Alm. der Urschrift des Schriftstücks] [Fr. base, original] [İng.
root, origin, base] [es. t. asıl yazı]: Bir yargı, karar, tutanak gibi türel işlemlerin yazılı kökü, aslı.
212 - istem [Alm. Verlangen, Fordern, Forderung, Antrag] [Fr. proposition,
offre conclusion, désirer, demander vouloir] [İng. request, demand, wish, desire] [es. t. talep]: Savcının ya da sanığın istemi ve yargılıkça kendiliğinden birbiriyle ilintili ceza davalarının birleştirildiğinde görüleceği gibi yasal bir işlemin yapılmasını amaç edinen bir dilek.
213 - işçi [Alm. Arbeiter, Arbeitnehmer] [Fr. ouvrier, travailleur] [İng. worker,
workman, labourer] [es. t. amele]: Bir iş sözleşmesine dayanarak işverenin iş yerinde, gövde ya da kafasıyle belli bir para karşılığında çalışan kişi.
214 - işten el çektirme [Alm. Vorläufige Untersagung der Amtsausübung]
[Fr. Suspension "provisoire" du fonctions] [es. t. azil]: Olağanüstü durumlarda ilbayların, ülkenin düzen ve güvenliğinin gerektirdiği koşullar içinde bakanların, sorumluluğu kendilerine ilişkin olmak üzere, bir memuru bağlı olduğu bakanlık ya da kuruma hemen bilgi verip geçici olarak işten uzaklaştırmaları işlemi.
215 - iş uyuşmazlıkları [Alm. Arbeitsstreitigkeiten] [Fr. différends ou conflits
du travail] [İng. labour disputes] [es. t. iş ihtilâfları]: İş yasasında gösterilen yöntem ve koşullara göre bir iş yerinde işçilerle iş veren arasında çıkan anlaşmazlıklar.
216 - ivedi karşıtlama [Alm. sofortige Beschwerde] [Fr. pourvoi immédiat]
[İng. ex porte application] [es. t. acele itiraz]: Cezada, yargılama yöntemlerini gösteren yasanın kimi kararlara karşı, benzerlerinden ayrı olarak belirttiği kısa süre içinde karşı çıkma.
217 - ivedilik kararı [Alm. Dringlichkeitsbeschluss] [Fr. décision de déclara-
tion d'urgence] [İng. declaration (vote) of urgency] [es. t. müstaceliyet kararı]: Bir yasa tasarısının daha çabuk görüşülmesini sağlamak üzere, öneriyi veren millet vekili ya da yarkurulun yazılı ve gerekçeli isteği üzerine meclisçe verilen vargı.
.",7
[218-2261 ivedili önlem
218 - ivedili önlem [Alm. keine Aufschub gestattende Anordnung] [İng. hurry-
haste measure] [es. t. acele tedbir]: Bir işlemin yapılması ya da oluşu dokunca getirecek olan olayların, olmamasını önceden sağlama.
219 - iyiye çekme [Alm. Treu und Glauben] [Fr. bonne foi] [İng. good faith.
bona fides] [es. t. hüsnüniyet]: Türe ve töre kuralları dışında, insanlar arasında bulunan doğruluk, iyi davranış, iyi huy ve benzeri alışkanlıkların dayandığı temellerden herbiri. 220 - izleme [Alm. Betreibung, Zwangsbetreibung] [Fr. poursuite pour dettes] [İng. pursuit, follow] [es. t. takip]: Sanığın üstüne atılan suçu işleyip işlemediğini ortaya çıkarmak için, olumlu ya da olumsuz kanıtların toplanması yolunda yapılan işlemlerin tümü.
221 - kaçakçılık [Alm. Schmuggelei, Schmuggel, Zollhinterziehung, Steuer hinterziehung] [Fr. contrebande] [İng. smuggling]: Vergi vermeden, düzen kullanarak yasalarca alım satımı yasak edilen nesneleri yurda sokma, yurttan çıkarma, gizlice alıp satma ve bundan bir kazanç sağlama eylemi.
222 - kaçırma [Alm. Entführung] [Fr. rapt, rapt de réduction] [İng. abduc-
tion]: Cinsel duyguları karşılamak ya da evlenmek amacıyle bir kız ya da kadının, konutundan uzaklaştırılması, alıp başka yere götürülmesi.
223 - kaçma [Alm. Fahnenflucht] [Fr. désertion] [ing. desertion "from the armed
forces] [es. t. firar]: Bir yargılının cezaevinden, bir askerin görevini yapmakta olduğu yerden izinsiz olarak bırakıp kaçması.
224 - kaçma kuşkusu [Alm. Fluchtverdacht] [Fr. soupçon de fuite] [es. t.
kaçma şüphesi, firar şüphesi]: Sanığın, belirsiz bir yere ya da yabancı bir ülkeye kaçma davranışında bulunması, bulunduğu yeri gizli tutması, saklanması, yer değiştirmesi ve benzeri durumlara geçmesi olasl!,ğ, karşısında duyulan duygu.
225 - kaldırma [Alm. Ausserkraftsetzung, Aufhebung] [Fr. abrogot;on1 rjne
repeal] [es. t. ilga]: Yasa ve tüzüklerde kimi yargıların ya da yasa ve tüzüklerin tümünün yürürlükten kaldırılması.
226 - kalkışma [Alm. Versuch] [Fr. tentative] [ing. attempt] [es. t. teşefafaüs]
Bir kimsenin, kafasında işlemeği kurduğu suçu, iş|emeye m^
38
kamu türesi [227-235]
227 - kalpazanlık [Alm. Münzfälschung, Falschmünzerei] [Fr. faux monnayage,
délit de fausse monnaie] [İng. coinage offences, counterfeit currency] [es. t. sahte para basma]: Yasaya göre devletçe çıkarılmış ve sürüme sunulmuş olan paraya benzer, gizlice uydurma para basılması ve bunların geçerliğe konulması.
228 - kamu davası [Alm. öffentliche Klage] [Fr. action publique] [İng. public
prosecution] [es. t. amme davası]: Savcının, kamu yararına uygun olarak ve devlet adına yetkili yargılıkta açtığı dava.
229 - kamu davası tekeli [Alm. öffentliche Klage] [Fr. action publique] [ing.
public prosecution] [es. t. ceza davası inhisarı]: Devlet adına, ceza davasının yalnız C. Savcılığınca açılması kuralı.
230 - kamu düzeni [Alm. öffentliche Ordnung] [Fr. ordre public] [İng. public
policy] [es. t. intizamı amme]: Bir ülkede kamu işlerinin en iyi biçimde yapılmasını, devletin içte ve dışta güven ve düzenini, bireyler arasındaki ilişkilerde dirliği sağlamağa yarayan kuralların tümüne verilen genel ad.
231 - kamu görevi [Alm. öffentlicher Dienst] [Fr. service public] [İng. public
Service, civil service] [es. t. amme hizmeti]: Bir kamu yönetim ya da kurumunun toplum yararına yaptığı bütün çalışmalar ve işler.
232 - kamu görevlilerinin yargılanmalarına ilişkin yöntem [Alm.
Verfahren über die Zulässigkeit der Einleitung oder Durchführung eines Strafverfahrens gegen Beamte] [Fr. procédure de mise en jugement ou de poursuite des fonctionnaires] [es. t. memurin muhakematı kanunu]: Üzerinde kamu görev ve yükümlülüğü taşıyan bir görevlinin, kamu işi ya da görevini yaptığı sırada işlediği suçtan dolayı, bağlı bulunduğu özel yargılama yöntemi.
233 - kamu güveni [Alm. öffentlicher Glaube] [Fr. bonne foi] [es. t. amme
itimadı]: Tapu kütüklerinin herkese ya da ilgililere açık olması, ortaklıkların ve bankaların para hesaplarını yayınlama zorunluğu gibi ilkeler.
234 - kamusal belgeler [Alm. öffentliche Urkunden] [Fr. titres "actes"
authentiques] [İng. instruments, legal documents] [es. t. evrakı resmiye]: Yargılıklar, noterler, devlet dairelerince görevleri dolayısıyle düzenlenen yazılı belgeler.
235 _ kamu türesi [Alm. öffentliches Recht] [Fr. droit public] [ing. public
law] [es. t. amme hukuku]: Devlet örgütleriyle, devletin devlet olarak çalışmalarının ve yetkilerinin tümünü kapsayan türe.
39
[236-245] kamu yararı
236 - kamu yararı [Alm. öffentliches Interesse, Gemeinnutz, Staatswohl,
gemeinwohl] [Fr. utilité publique] [ing. public welfare, public weal, general interest] [es. t. amme menfaati]: Geniş anlamıyle, ulusun, toplumun gereksemelerini karşılayan, toplumun bütün çıkarlarını gerçekleştirmek amacıyle girişilen çalışmalar.
237 - kan gütme [Alm. Blutrache] [Fr. vendetta] [İng. bloody strife]: Kendi
kandaşlarından birini öldüren kişiyi ya da öldürenin dünürdeşlerinden birini, öldürülenin öcünü almak ve onun kanına karşılık olmak üzere, öldürmesi ya da öldürtmesi geleneği.
238 - kanıt [Alm. Beweis, Beweismittel] [Fr. moyen de preuve] [İng. evidence,
proof] [es. t. delil]: Bir davada, sav, savunma, ileri sürmenin doğruluğuna yargıcı, yargılığı inandırmak, kanı vermek için yargılama türesinin kullanılmasını, toplanılmasını uygun gördüğü yazılı belgelerin, sözlü işlemlerin tümü.
239 - kanıt ileri sürme [Alm. neue Beweismittel beibringen] [es. t. delil der-
meyanı]: Kimi nedenler dolayısıyle önceden gösterilemeyen kanıtların yargılamanın yenilenmesi için yeniden ileri sürülmesi.
240 - kanıtların değerlemesi [Alm. Beweiswürdigung] [Fr. appréciation
des preuves] [ing. estimation of evidence] [es. t. delillerin takdiri]: Sanığın üstüne atılan suç için toplanan kanıtların, olumlu ve olumsuz olanlarını değerlendirerek, suçun bu sanıkça işlenip işlenmediğini yargıya ulaştıracak biçimde yargıcın ya da yargılığın kestirmesi.
241 - kanıtların korunması [Alm. künftigen Gestellung die Beweise zu sicher]
[es. t. delillerin haliyle muhafazası]: İlerde ortadan kalkması ya da yitmesi umulan kanıtların olduğu biçimde korunması işlemi.
242 - kanıtların saptanması [Alm. Beweissicherung] [Fr. fixation des preu-
ves] [İng. recording of evidence] [es. t. delillerin tesbiti]: İlerde bir daha elde edilemeyecek, yeniden yargılığa ya da yetkili yargıç ve C. Savcısının incelemesine sunulmayacak durumda olan kanıtların, yitirilmeden sıcağı sıcağına ve olduğu gibi tutanakla belirtilmesi ve elde tutulması için yapılan iş.
243 - kanıtların yitmesi [Alm. der Verlust der Beweise] [es. t. delillerin ziyaı] :
Sanığın suçsuzluğunu gerçekleştirmek için gösterdiği kanıtların yitmesi.
244 - kapatımlı [Alm. Sträfling] [Fr. prisonnier] [ing. prisoner] [es. t. mah-
pus]: Kapatım cezasını çekmekte olan kişi.
245 - karar [Alm. Beschluss, Anordnung, Entschädigung, Entscheid, Urteil]
[Fr. résolution "des assemblées", décision "administrative "judiciaire" du
40
kendiliğinden verilen karar [246-254]
Conseil des Ministres", vote] [İng. decision, sentence, judgement, writ] [es. t. karar]: Yasama, yargı, yönetsel kuruluşların, tüzel kişilerin bir türe düzeni doğuran ve ortaya koyan son bildirileri.
246 - karşılaştırma [Alm. Schriftvergleichung] [Fr. comparaison d'écritures]
[ing. verification of a writing] [es. t. istiktap]: Parmak izi, el yazısı, imza ya da mühürün kendinin olmadığını ileri süren kişiye, parmak bastırma, yazı yazdırma ya da mühürünü bastırma ve eski izlerle yenilerinin bir bilirkişi aracıyle karşılaştırılmasını ve gerçeğin ortaya çıkmasını sağlama.
247 - karşılıklı dava [Alm. Widerklage, Gegenklage] [Fr. demande recon-
ventionnelle] [İng. counterclaim, cross-action] [es. t. mütekabil dava]: Davacının açtığı davaya karşı öteyanın açtığı dava.
248 - karşıtlık ilkesi [Alm. Gegenseitigkeitsgrundsatz] [Fr. principe de récip-
rocité] [İng. rule of reciprocity] [es. t. mütekabiliyet esası]: İki devletin, karşılıklı anlaşarak uyruklarına benzer ve eşit yöntemler uygulamaları.
249 - karşıt durum [Alm. entgegen gesetz sein, Widerwärtigkeit] [Fr. contra-
riété, le cas contraire] [ [İng. contrary case, opposite case] [es. t. aksi hal]: Türede, bir işlemi tersine yapabilme yetkisini ortaya koyan durum.
250 - karşıtlama [Alm. Einspruch, Beschwerde, Wiederspruch] [Fr. Opposition]
[ing. complaint, appeal] [es. t. itiraz]: Yapılmış bir işlemin geri çevrilmesini, verilmiş bir kararın ve alınmış bir önlemin kaldırılmasını ya da değiştirilmesini amaç edinen, kapsayan istem.
251 - katılma [Alm. Intervention, Nischgung] [Fr. İng. intervention] [es. t.
müdahale]: Yasalardaki yönteme göre, bir davada çıkarları yönünden doğrudan doğruya ilgisi olan üçüncü kişinin davaya karışması.
252 - katılmalı dava [Alm. Ar/ttintervent/on, Nebenklage] [Fr. action civile,
action par voie d'intervention] [ing. law-suit by intervention] [es. t. müdahale yolu ile dava]: Ceza yargılama yönteminde işlenen suçtan dokunca gören kişinin, kişisel bir hak istemiyle kamu davasına katılması.
253 - kendiliğinden görev kararı [Alm. Prüfung von Amts wegen] [es. t.
resen vazife kararı]: Yargıç ya da yargılığın, duruşmanın her aşamasında, davayı görmenin kendi görevi içinde olup olmadığına ilişkin ve kendiliğinden verebildiği vargı.
254 - kendiliğinden verilen karar [Alm. Enscheidung von Amtswegen] [Fr.
décision d'office] [ing. decision from itself] [es. t. resen karar]: Her iki yandan hiç birinin istemi olmaksızın yargıcın, olayın gereğine göre kendiliğinden verdiği karar.
41.
265] kendinin bulunması
255 - kendinin bulunması [Alm. persönliche Erscheinen] [es. t. bizzat hazır
bulunma]: Sanığın savcılıkta ya da yargılıkta kendisinin bulunması.
256 - kesin yargı [Alm. Rechtskraft] [Fr. chose jugée] [İng. case disposed of by
final judgement] [Lat. res judicata] [es. t. kazıyei muhkeme]: Biçimsel ve nesnel olarak iki bölüme ayrılan kesin yargı, yargıcın verdiği yargıya karşı hiç bir yasa yoluna başvurma olanağının kalmamış olması durumu.
257 - kısa yargılama yöntemi [Alm. vereinfachtes Verfahren, summarisches
Verfahren] [Fr. procédure sommaire] [es. t. basit usulü muhakeme]: Türe yargılama yöntemi Yasası ile özel yasalarda açıkça gösterilen yerlerde uygulanan özel bir yargılama yolu.
258 - kışkırtma [Alm. Aufreizung, Anzeigung, Anstiftung] [Fr. provocation,
instigation] [ing. provocation, abetment, instigation] [es. t. tahrik]: Bir kimse ya da birçok kişileri suç işlemeğe iteleme, sürükleme, yöneltme.
259 - kıygın [Alm. Verletzer] [Fr. partie lésée, victime] [İng. injured party]
[es. t. mağdur]: Suçtan ya da haksız eylemden kıyıma uğrayan kişi.
260 - kimliğin belirlenmesi [Alm. Idendifizierung] [Fr. indentifier] [İng.
identification] [es. t. hüviyetin tayini]: Bir kimseyi, öteki kişilerden ayıran kimliğinin belli başlılarının ortaya konması.
261 - kişi dokunulmazlığı [Alm. Untastbarkeit, Unverletzlichkeit der Per-
son] [Fr. inviolabilité] [İng. inviolability] [es. t. masuniyeti şahsiye]: Herkesin, yaşama ve varlığını geliştirme ve özgürlüğüne iye olması, yargıç kararı olmadan tutuktanamaması, kimseye eziyet ve işkence edilmemesi ve insan onuru ile bağdaşmayan ceza verilmemesi hakları.
262 - kişisel dava [Alm. Privatklage] [Fr. action civile] [ing. civ/7 action]
[es. t. şahsî dava]: Suçtan zarar görenin, savcının katılması zorunluğunu duymaksızın kendi başına açtığı dava.
263 - kolluk [Alm. Polizei] [Fr. İng. po/ice] [es. t. zabıta]: Yurt içinde güveni
ve barış içinde yaşama düzenini sağlamakla görevli yönetim, tüze hizmetleri yönünden çalışan ve yerine göre savut kullanan devlet gücü.
264 - konut [Alm. Wohnsitz] [Fr. İng. domicile] [es. t. ikametgâh]: Bir kim-
senin yerleşmek amacıyle oturduğu yer.
265 - konut dokunulmazlığı [Alm. Unverletzlichkeit der Wohnung] [Fr.
inviolabilité du domicile] [ing. inviolability of one's house, security of domicile] [es. t. ikametgâh masuniyeti]: Yargıç kararı olmadan ulusal güvenlik ya da kamu düzeni bakımından gecikmede sakınca bulunan durumlarda, yasaca yetkili kılınan katın buyruğu bulunmadan konuta
42
milletvekili dokunulmazlığı [266-273]
girilememesi, arama yapılamaması ve buradaki eşyaya el konulamaması durumu.
266 - koşulla salıverme [Alm. vorläufige "bedingte" Entlassung "aus der
Strafhoft"] [Fr. libération conditionel "provisoire"] [es. t. meşruten tahliye]: Yasada gösterilen nedenler gerçekleşince, cezanın geri kalan bölümünü çekmeden bir yargılıyı cezaevinden çıkarma.
267 - kovuşturma [Alm. Strafverfolgung] [Fr. poursuite] [İng. prosecution]
[es. t. takibat]: Suç işlediği sanılan bir kimseye karşı, yasa yargılarına uygun olarak yapılan araştırma, soruşturma ve her türlü izlemenin tümü.
268 - kötü davranış [Alm. unzüchtiger "lasterhafter" Lebenswandel, schlechte
Aufführung] [Fr. inconduite] [ing. misconduct] [es. t. suihal]: Bir kimsenin sosyal ve ahlâk bakımından kınanan, onursuz ve aşağılık sayılan davranışları.
269 - köy kurulu [Alm. Altestenrat] [Fr. conseil du village] [es. t. ihtiyar
meclisi]: Köy halkının seçtiği ve muhtarın başkanlığında toplanan ve köy tüzel kişiliği adına yürütülecek kararlar vermeğe yetkili muhtar ve üyelerden toplanan kurul.
270 - kundakçılık [Alm. Brandstiftung] [Fr. incendie volontaire] [İng. arson]:
içinde oturulan ya da oturulmayan ev, yapı, koru, orman, biçilmiş ürün ve yığınları, kesilmiş odun ve kereste ve benzeri nesneleri ateşe verme.
271 - kurma suç [Alm. Überlegung] [Fr. préméditation] [ing. premeditation]
[es. t. taammüt]: Bir kimsenin önceden tasarlayarak, kurarak kafasında saptadığı düzene göre bir kişiyi izleyip öldürmesi.
272 - kusur [Alm. Verschulden, Schuld, Schuldhaftes Verhalten] [Fr. faute]
[İng. fault, fault finding] [es. t. kusur]: Bilerek savsama sonucu ya da bir önlemsizlik yüzünden ortaya çıkan yasanın korumadığı bir eylem, olay ya da işlem.
M
273 - milletvekilliği dokunulmazlığı [Alm. parlementarische Immunität]
[Fr. immunité parlementaire] [İng. privilege of the members of parliament] [es. t. masuniyeti teşriiye]: Görevlerini geniş bir söz ve düşünce özgürlüğü içinde yapabilmeleri, ceza kovuşturmasından korunmaları için yasaca milletvekillerine ve senatörlere tanınan hak.
43
[274-281] mühür açılması
274 - mühür açılması [Alm. Entsiegelung, Lösen (Abnahme) der Siegel] [Fr. levée desceller] [ing. raising of seals] [es. t. mühür fekki]: Bir suçun kanıtı olarak elde edilen kâğıtların ya da öteberinin, olduğu gibi kapalı bir yerde korunması amacıyle mühürlenen kapı, ev ya da yazılı belgelerin bulunduğu yerin üstündeki mühürün, orada saklanmış olan kanıtların incelenmesi için yetkililerce kaldırılması.
O
275 - olumlu uyuşmazlık [Alm. positiver Kompetenzkonflikt] [Fr. conflit,
positif d'attribution] [es. t. icabi ihtilâf]: Bir davayı görmekte, iki ayrı yargılığın kendilerini görevli ve yetkili saymaları.
276 - olumsuz durum [Alm. unzulässig, nicht zulässig] [es. t. caiz olmayan
hal]: Bir yasanın, özdeş başçığında yer alan sınır içinde olmak üzere cezanın değiştirilmesi amacıyle yargılamanın yenilenmesi.
277 - olumsuz etki [Alm. Gegenwirkung, gegenteilige Wirkung] [Fr. n'avoir
pas d'effet à l'égard de'"] [es. t. aleyhe tesir]: Yargıtayca incelenmeden kesinleşen yargılara karşı verilen yazılı buyruk üzerine yargıtay, yargılıya daha çok ceza verilmesi gerekirken az verilmiş olduğu gerekçesiyle ve ancak yasaya aykırı olması nedeninden dolayı yargıyı bozarsa, bu bozmanın, yargılının cezasının artması biçiminde bir sonuç ortaya koymaması.
278 - onamlı yargı [Alm. vorbehaltene Gerichtsbarkeit] [Fr. justice retenue]
[es. t. adalet-i mevkufe]: Bir yargılıkça verilen kararların, üstün bir orunun onamasına bağlı tutulması yöntemi.
279 - ortak [Alm. Teilhaber, Mitglied, Geselschafter] [Fr. ossocié] [ing. part-
ner, associate] [es. t. şerik]: Bir ortaklığa katılan kişi.
280 - oturum [Alm. Gerichtssitzung] [Fr. audience] [İng. hearing, sitting of
the court] [es. t. celse]: Yargılıklarda duruşma yapılabilmesi için Başkan ve üyelerin birlikte toplanmalarının her biri. (Yargılama ve duruşma oturumlar zinciridir).
281 - ödeme [Alm. Leistung] [Fr. exécution] [ing. performance] [es t rf
Borçlunun vermesi gereken şeyi vermesi, tanık ya da bilirkîşini'n and-içmesi.
44
önlem kararı [282-290]
282 - ölü açımı [Alm. Leichenschau] [Fr. autopsie] [ing. post-mortem examina-
tion, autopsy] [es. t. otopsi]: Yargıç önünde bir ö'ü gövdesinin baş, göğüs ve karnının açılması.
283 - ölünün bakıtılması [Alm. Leichenschau] [Fr. examen judiciaire d'un
cadavre] [İng. examination of cadavre] [es. t. ölünün muayenesi]: Yargıç önünde, bir ölünün doktorca incelenmesi.
284 - önce dinleme [Alm. in erster Reihe zur Vernehmung] [ing. firstly hear,
formerly listen] [es. t. evvelâ dinleme]: C. Savcısınca gösterilen tanıklarla bilirkişilerin ötekilerden daha önce dinleme hakkının savcıya ilişkin olması.
285 - önceki yargı [Alm. das frühere Urteil] [es. t. evvelki hüküm]: Yargıla-
manın yeniden yapılması istemini yerinde gören yetkili yargılıgın, yeniden yapacağı duruşma sonucunda onayacağı ya da büsbütün ortadan kaldıracağı önceki yargı.
286 - öncelik hakkı [Alm. Vorzugsrecht, Prioritätsrecht] [Fr. droit de privilège,
droit de priorité, privilège] [ing. right of the preference, priority, privilege, preferential right] [es. t. rüçhan hakkı]: Cezada tutuklu olan sanığa ilişkin duruşmanın, ötekilerden daha çabuk ve ivedili olarak yürütülmesi, özel türede ise bir alacağın ötekilerden daha önce alınabilmesi hakkı.
287 - önel [Alm. Frist, Termin, Zeit] [Fr. délai, terme] [İng. time, term] [es. t.
mehil]: Bir ödevin yerine getirilmesi ya da bir işlemin yapılabilmesi için yasa, yargıç ya da ilgili kişinin verdiği, belli ettiği süre.
288 - önemli neden [Alm. ernstliche Ursache, ernstliche Grund] [Fr. cause
sérieuse] [ing. valid reason, serious reason] [es. t. ciddi sebep]: Yabancı bir sanığın, yargıcın çağrısına uyacağında ya da cezanın yerine getirilmesi için geleceğinde ve kaçmasında kuşku uyandıracak nedenlerden her biri.
289 - önemli sonuç [Alm. das wesentliche Ergebnis, Folgerung, Resultat]
[Fr. conséquence, conclusion] [ing. consequence, result] [es. t. esaslı netice]: Önsoruşturma ya da ilk soruşturma sonunda, elde edilen ve savcının asliye ya da ağır ceza yargılıklarında açacağı davaya dayanak olan kesin sonuç.
290 - önlem kararı [Alm. Zwischenentscheidung, Zwischenurteil] [Fr. juge-
ment d'incident, réponse provisoire] [es. t. ara kararı]: Bir yargılamayı sonuca ulaştırmayıp, davayla ilgili soruşturmayı kolaylaştıran ve sonuca ulaşmayı sağlayıcı, yargıdan önce geçici olarak alınması gerekli bir önlemi kapsayan ön karar.
45
[291-300] önsorunla*
291 - önsorunlar [Alm. präjudizielles Rechtsverhältnis, Vorfrage] [Fr. ques-
tion préjudicielle] [es. t. muhakemeyi geciktiren sebepler]: Duruşma sırasında ortaya çıkan, çözümlenmesi başka yargılığa ilişkin olan ve yargı için çözümü zorunlu bulunan konular, uyuşmazlıklar.
292 - önsoruşturma [Alm. vorbereitendes Verfahren, Ermittlungsverfahren,
Vorbereitung der öffentlichen Klage] [Fr. préparation de l'action publique] [ing. preliminary criminal proceeding] [es. t. hazırlık tahkikatı]: Sanığı" yargılığa gönderilmesi gerekip gerekmediğini saptamak için, savcılık ya da onun yardımcısı olarak kollukça yapılan soruşturma.
293 - önyargıç [Alm. Friedensrichter, Amtsrichter] [Fr. juge de paix] [İng-
judge of the peace, police court magistrate] [es. t. sulh hakimi]: Cezaları az olması bakımından pek önemli sayılmayan davaları inceleyerek, sonuca bağlamakla görevli ve yargıçlar yasasına bağlı tek yargıç.
294 - örnek [Alm. Abschrift, exemplar] [Fr. copie] [ing. copy, reroduction]
[es. t. nüsha]: Bir karar ya da yazının benzeri.
295 - örnekseme [Alm. Fr. Analogie] [İng. analogy] [es. t. kıyas]: Yasa yargı-
larının, birbirine benzeyen sosyal kuruluşlara ilişkin özel yargıların, ayrıntılarını öngören ve belirten ve sonunda birini ötekinden üstün ya da aşağı tutan değer ölçüsü.
296 - özdeksel sorun [Alm. Tatfrage] [Fr. point de fait] [es. t. modd; mesele]:
Bir davada, ileri sürme konusu olan gerek özdekteki gerek türedeki çözümlenmesi gerekli olay.
297 - özdeksel yanılgı [Alm. Tatsachenirrtum] [Fr. erreur de fait] [ing error
of fact] [es. t. maddi hata]: Özdek ya da tüze olaylarının olup olmadığında ya da bunların koşul ve niteliklerinde yanılma.
298 - özel türe ilişkileri [Alm. bürgerlichen Rechtsverhältnisse] [es t adi
hukuk meseleleri]: Bireyler ve bireylerle tüzel kişi|er arasında ortaya çıkan ve ceza türesi dışında kalan uyuşmazlıklar.
299 - özgürlüğü bağlayıcı cezalar [Alm. Freiheitsstrafen] [Fr. peines öriva-
t/ves de la liberté] [İng. penalities restricting liberty] [es. t h'[. £ah dit eden cezalar]: Ceza yasasında yazıl, ve yarg,|lnın cn^Je receği süreleri yöntemleriyle gösteren çeşitli cezalar. "
300 - öznel zorlama [Alm. moralischer "psychischer" Zwang, psychlogisch
Einwirkung] [Fr. contrainte morale] [Ing. compulsion, constraint] L ı manevi cebir]: Bir kimsenin gücerısıne bask, yaparak ona istemed r,'bi işi yaptırmak ya da onun istediği bir işi yapmasına enge| olmak S
4,6
I
301
tırılması.
302
~ sakatlık [Alm. Taub, Stumm] [Fr. sourd, éteint, muet] [ing. infirmity, deficiency] [es. t. cismanî maluliyet]: Yargılıkça, bir savunucu atanması ^ zorunlu olan, sağırlık ve dilsizlik gibi bedenle ilgili sakatlık.
- salıverme [Alm. Freilassung, Entlassung] [Fr. mise en liberté] [İng. discharging, disembarkment, evacuation, letting free] [es. t. tahliye]: Tutukevine alınan bir tutuklunun, kimi yasa yargı ve koşullarına uyarak yargıç kararı ile dışarı çıkarılması. ~ sanık [Alm. Beschuldigte, Angeklagte] [Fr. le prévenu, inculpé, accuse] [Ing. defendant, accused] [es. t. maznun]: Kendisine karşı ceza verilmek "zere kamu davası açılan kişi.
305
saptama davası [Alm. Feststellungsklage] [Fr. action en constatation] t'ng. declaratory action] [es. t. tesbit davası]: Bir türe ilişkisinin, bir yetki nın var olup olmadığının, bir belgenin uydurma bulunup bulunmadığının saptanması için açılan dava.
sav [Alm. Anspruch, Behauptung] [Fr. allégation, prétention] [ing. preten-ll°n, allegation, assertion] [es. t. iddia]: Yargılama sırasında, duruşmada 'ki yanın karşılıklı olarak bildirdikleri sözlü ya da yazılı istemler.
307 _
savcı [Alm. Staatsanwalt] [Fr. ministère public] [ing. director of the public Prosecutions, Public Prosecutor's office] [es. t. müddeiumumi]: Adalet Bakanına bağlı olarak tüze yargılıklarında yürütme organının temsilcisi ye türe örgütünün yönetimi ile görevli, yasaların uygulanmasına, yar-yardımcı ve daha çok ceza türesi ile uğraşan kişi.
308 - c
savcılık [Alm. Staatsanwaltschaft] [Fr. ministère public, parquet] [ing. "Forney-generalship, public prosecutor's office, director of public probations] [es. t. müddeiumumilik]: Yürütme gücüne ve böylece Adalet Bakanlığına bağlı olarak devlet adına suç ve suçluları izleyip kamu yararına iş gören ve kamu davası açan görevli orun.
47
~ Para cezası [Alm. Geldstrafe] [Fr. amende] [Ing. fine, penalty] [es. t. cezai nakdi] Devlet hazinesine, belli sayıda bir paranın suçlu eliyle ya-
[309-317] savsama
309 - savsama [Alm. die Vernachlässigkeit] [Fr. négligence, abandon] [Ing.
negligence] [es. t. ihmal] : Bir görevin yapılması için ona ilişkin işlemlerin yüzüstü bırakılması, ödevlerin gereği gibi yürütülmemesi.
310 - savu [Alm. Einrede, Einwendung] [Fr. exception] [İng. plea, defence]
[es. t. defi]: Yanlardan birinin duruşma sırasında sözlü, yazılı yaptığı ileri sürmelere karşı öteki yanca belirtilen tersi olaylar.
311 - savunma [Alm. Verteidigung] [Fr. défense] [İng. defence] [es. t. müda-
faa]: Sanığın, üstüne atılan suçtan dolayı yargılıkta, bütün haklarını kullanarak gerekli gördüğü ve yasalı biçimde kendini koruması.
312 - savunma hakkı [Alm. Recht zur Verteidigung, heilige Recht des Angek-
lagten] [Fr. droits sacrés de la défense] [İng. right of defence] [es. t. müdafaa hakkı]: Bir kimsenin yargılıkta ve yetkililer önünde yasalı bütün haklarını yasaların kendisine tanıdığı hak ve çıkarlarını gereğince ortaya dökerek hiç kimseden korkmadan ve çekinmeden ileri sürebilmesi hakkı.
313 - savunman [Alm. Rechtsanwalt, Advokat] [Fr. avocat] [ing. lawyer, bar-
rister-atlaw, sollicitor] [es. t. avukat]: Geniş anlamıyle yargılıklarda, kamusal yerlerde tüze ve yasa uygulamasından doğan uyuşmazlıkları çözümlemek için ilgililerin bütün dayatma ve savunmalarını, tüzeyi uğraşı edinmesi nedeniyle, onlar adına yasalara ve tüzeye uygun olarak yürüten yetkili kişi.
314 - Savunmanlar Kurumu [Alm. Rechtsanwaltskammer, Anwaltskammer]
[Fr. barreau, ordre des avocats] [İng. bar, Inns of court "barristers", law society "sollicitors] [es. t. Baro]: Bölgesi içinde en az on beş savunman bulunan her il merkezinde kurulan savunmanlara ilişkin kurum.
315 - savunucu [Alm. Verteidiger] [Fr. défendeur] [ing. cousel "for the defen-
der"] [es. t. müdafi]: Ceza yargılama yönteminde, sanığın haklarını korumak göreviyle yükümlü bir kamu işi gören ve bu bakımdan yasanın aradığı kimi koşulları üstünde toplayan kişi.
316 - sayıştay [Alm. Rechnungshof] [Fr. cour de compts] [ing. audit court,
audit office] [es. t. divanı muhasebat]: Genel ve katma bütçeli dairelerin bütün gelir ve giderleri ile mallarını T.B.M.M. adına denetleyen ve sorumluların hesap ve işlemlerini kesin yargıya bağlayan kurum.
317 - sezgin [Alm. Urteilsfähig, Urteilsfähige] [Fr. capable de discernement]
[ing. examinator, power of judgement] [es. t. mümeyyiz]: iyi ve kötüyü birbirinden ayırt edebilen ve davranışlarını bu açıdan yürütebilen kişi.
48
sorguya çekme hakkı [318-327]
313 - siyasal suç [Alm. politische Delikt, politische Verbrechen (oder Vergehen] [Fr. délit politique] [ing. political offence] [es. t. siyasî suç]: Politika amaçlarının gerçekleşmesi için işlenen suç.
319 - sıkıyönetim [Alm. Belagerungszustand, Ausnahmezustand] [Fr. etat de
siège] [İng. state of siege] [es. t. örfî idare]: Ulusal varlığın korunması ve savunulması için, tehlikeli olağanüstü durumlarda uygulanan yönetim.
320 - sınırlı yeterlik [Alm. beschränkte Handlungsfähigkeit, beschränkte
Geschäftsfähigkeit] [Fr. capacité restreinte] [es. t. mahdut ehliyet]: Yaş küçüklüğü, kocamışlık ya da akıl hastalığı nedenlerinden dolayı, suç kavramı ve bir eylemin cezayı gerektireceği bilincine iye olmama.
321 - son soruşturma [Alm. Hauptverfahren] [Fr. procédure principale]
[ing. trial] [es. t. son tahkikat]: Duruşma açılmasını gerekli kılan sorgu yargıcı kararıyle savcının doğrudan doğruya dava açtığı işlerde yargı verilene dek işleyen duruşma aşaması.
322 - son soruşturmayı açma kararı [Alm. Eröffnungsheschluss] [Fr.
décision concernant l'ouverture de la procédure principale] (ing. decision concerning commencement of the trial] [es. t. son tahkikatın açılması kararı]: ilk soruşturma sonucunda, sanığın üstüne atılan suçu işlediği kanısını uyandıran kanıtlar elde edilince, Sorgu Yargıcının duruşma yapılması için verdiği karar. 323 - son soruşturmayı geçici durdurma [Alm. Verläufige Einstellung , des Verfahrens] [es. t. son tahkikatın muvakkaten tatili]: Sanığın ortadan savuşması dolayısıyle bulunamaması ya da suçu işledikten sonra akıl hastalığına uğraması nedeniyle son soruşturmanın yapılamaması durumunda, sorgu yargıcının, geçici olarak son soruşturmanın durdurulmasına Miskin olarak verdiği karar.
324 - sonyargı [Alm. Urteil, Entscheidung] [Fr. jugement, arrêt] [ing. judge-
ment, decision] [es. t. esas hüküm]: Davayı bütün sonucu ile birlikte kökünden çözen yargı.
325 - sorgu bkz. sorguya çekme.
326 - sorguya çekme [Alm. Vernehmung, Verhör] [Fr. interrogatoire] [ing.
interrogation, examination] [es. t. isticvap]: Bir suç işlemekten sanık olan kimseye yargıç, savcı ve kolluk görevlilerince suça ve sanığın kimliğine ilişkin sorular sorulması. 327 - sorguya çekme hakkı [Alm. Fragerecht] [Fr. droit de faire poser des question] [es. t. sual sorma hakkı]: Yargıcın, yargılık üyelerinin, savcının,
49
[328-336] sorgu yargıcı
yanların ya da vekillerinin ve bilirkişinin yanlardan tanık ve bilirkişilerden açıklama isteme hakkı (sorguya çekme yetkisi yalnız yargıcın ya da yargılık başkanınındır).
328 - sorgu yargıcı [Alm. Untersuchungsrichter] [Fr. juge d'instruction] [İng.
coroner, examining magistrate] [es. t. sorgu hâkimi, müstantik]: Ceza yargılama yönteminde ilk soruşturmayı yapan yargıç.
329 - sorumluluk [Alm. Haftung, Haftpflicht, Verantwortlichkeit, Schuld]
[Fr. responsabilité] [ing. responsability, liability] [es. t. mesuliyet]: Uyulması gereken bir yargıya, bir kural ya da yetkili üstün verdiği buyruğa uyulmaması üzerine suçlu düşme durumu.
330 - soruşturma [Alm. die Untersuchung] [[Fr. instruction, exploration]
[ing. inquiry, trial, examination] [es. t. tahkikat]: Suçun işlenmesinden başlayarak yargı verilinceye dek, kolluk, savcı, yargıç yönünden yapılan inceleme, araştırma ve kanıtların toplanması işleminin tümü.
331 - soruşturma yargıcı [Alm. Untersuchungsrichter] [Fr. juge d'instruc-
tion] [ing. examining judge] [es. t. tahkikat hakimi]: Duruşmadan önce kanıtları toplamak üzere soruşturma yapan yargıç.
332 - suç [Alm. strafbare Handlung, Straftat, Delikt] [Fr. infraction pénale]
[ing. crime, public wrong, offence] [es. t. cürüm, kabahat]: Yasaca cezası gösterilen eylem.
333 - suça katılma [Alm. Teilnahme, Teilnahme an einer Strafbaren Hand-
lung] [Fr. complicité] [İng. aiding or abetting in commission of an offence] [es. t. suça iştirak]: Daha önceden aralarında anlaşarak, birden çok kişinin birlikte bir ya da birkaç suçu işlemeleri durumu.
334 - suç alışkını [Alm. Rückfall] [Fr. récidive] [ing. relapse, repetition of an
offence] [es. t. mükerrir]: Bir suçtan kesin yargı giydikten sonra, yasanın gösterdiği süre içinde yeniden bir ya da bir kaç suç işleyen kişi.
335 - suçlu [Alm. Täter, Urheber] [Fr. auteur] [ing. actor, perpetrator] [es. t.
fail]: Elde edilen kanıtlara göre, ceza türesi yönünden, hakkında kovuşturma yapılması gereken kişi.
336 - suçluların geri verilmesi [Alm. Auslieferung "von Verbrechern"] [Fr.
extradiction] [İng. extradiction] [es. t. iadei mücrimin, suçluların iadesi] Uluslararası kurallara uyularak yabancı bir ülkede suç işleyen yabancının, uyruğu olduğu devlet topraklarından bir başka devlete sığınması durumunda, ülkesine sığındığı devletçe uyruğu bulunduğu devlete, bu konuyu düzenleyen türe kurallarına göre, geri verilmesi.
tanık [337-345]
337 - suçortaklığı [Alm. Teilnahme an einer Strafbaren Handlung] [Fr. com-
plicité] [İng. aiding or abetting in commission of an offence] [es. t. cürümde iştirak]: Birden çok kişilerin önceden aralarında anlaşarak bir suç işlemeleri.
338 - suç uydurma [Alm. falsche Anschuldigung] [Fr. simulation d'infraction]
[İng. simulation of infringements] [es. t. cürüm tasnii, suç tasnii]: İşlenmediğini bildiği bir suçu, türe orunlarına ya da tüze yetkililerine bildirmekle görevli olan bir kata, işlenmiş gibi duyurma ya da ortada olmayan bir suçun belirtilerini uydurma.
339 - suçüstü [Alm. frische Tat, frisch begangene Straftat] [Fr. flagrant délit]
[ing. flagrante delicto, on the very fact] [es. t. meşhut suç]: İşlenmekte olan suç.
340 - suçu yineleme [Alm. Rückfall] [Fr. récidive] [ing. relapse, repetition
of an offence] [es. t. tekerrür]: Bir suçtan yargı giyen bir kişinin yeniden bir ya da birkaç suç işlemesi.
341 - süel suç [Alm. Militärdelikt, militärische Verbrechen und vergehen]
[Fr. infraction militaire] [ing. military offence, offence against military law] [es. t. askeri suç]: Askerlerin görevleri sırasında ve görevleri dolayısıyle işledikleri suç.
342 - sürekli suç [Alm. dauernd, ununterbrochen Straftat] [Fr. durée, dura-
bilité, continuer pénale] [İng. continual offence] [es. t. mütemadi suç]: İşlendiği sırada suç niteliği kazanıpta o durumda uzayıp süregelen suç türlerinden biri.
343 - sürgün [Alm. Zwangsvcrschiekung, deportation] [Fr. déportation, ban-
nissement] [İng. banishment, transportation] [es. t. nefiy]: Bir kimsenin, sürekli olarak oturduğu yerden uzak bir kent ya da ilçede oturmasını zorunlu kılan ceza.
344 - sürmek [Alm. fortdauern, fortsetzen, dauern] [Fr. continuer] [ing. to
continue] [es. t. devam etmek]: Tutuklunun bu durumunun daha sürüp sürmeyeceği belli süreler içinde Sorgu Yargıçlığınca incelenerek, toplanan kanıtlara göre sanığın salıverilmesine yer olmadığının ve böylece tutukluğun uzamasının belirtilmesi ve uzaması.
345 - tanık [Alm. Zeuge] [Fr. témoin] [ing. witness] [es. t. şahit]: Bir olaya ilişkin bilgilerini yetkili görevliye bildiren yansız kişi.
51
[346-355] tanıklık
346 - tanıklık [Alm. Zeugnis, Zeugenschaft, Zeugenaussage] [Fr. témoig-
nage] [ing. act of witness] [es. t. şahadet]: Bir olayla ilgili bilgi ve görgülerin yargıca ya da yetkili soruşturmacıya bildirilmesi.
347 - tanıtlayıcı belgeler [Alm. Dokumente, Unterlagen] [Fr. pièces justifica-
tives] [ing. documents of proof] [es. t. evrak/ müsbite]: Bir olayın gerçeğe uygunluğunu ya da bir şeyin var olup olmadığını ortaya koymaya yarayan yazılı kâğıtlar.
348 - temel dava [Alm. Hauptklage, Hauptanspruch] [Fr. action "demande"
principale] [ing. principal action "daim"] [es. t. esas dava]: Yöntemine göre açılmış ve görevli yargılıkça duruşması yapılarak yargıya bağlanacak olan dava.
349 - temel neden [Alm. Grund, Rechtsgrund, Gausa] [Fr. cause] [İng.
ground] [es. t. esas olan sebep]: Yargıcın dönerimine dayanak olan ve yasada yer alan nedenlerden herbiri.
350 - temel yargılık [Alm. Gericht] [Fr. tribunal] [ing. court] [es. t. Asliye
mahkemesi]: Bulundukları ilçenin adiyle anılan, bir başkan iki üyeden kurulu ve çoğu zaman tek yargıçlı tüze yargılığı.
351 - temel yargılık başkan ve yargıcı [es. t. As/iye Mahkemesi reis ve
hâkimi]: Temel yargılıktaki davalara bakan bir başkanla iki üye.
352 - toplum töresine karşı işlenen suç [Alm. Sittlichkeitsverbrechen,
Verbrechen und Vergehen wider die Sittlichkeit] [Fr. attentat aux moeurs, attentat à la pudeur publique] [ing. offence against good morals, immoral offence, indecent assault] [es. t. adabı umumiye aleyhinde işlenen suç]: Toplumun iyi saydığı davranışlara karşı kötü davranışlarda bulunma durumu.
353 - töre [Alm. Sittlichkeit] [Fr. pudeur publique] [İng. good mora/s] [es. t.
âdap]: Toplumun, iyi ya da kötü saydığı yolların, aldığı durumların, ve yordamların tümü.
354 - töreye aykırı işlemler [Alm. Verstoss (Handlungen) gegen die guten
Sitten, Sittenverstoss] [Fr. acte contraire à la morale et aux bonnes moeurs] [ing. act offending "against" good morals, acts contra bonos mores] [es. t. ahlâk ve adaba mugayir muameleler]: Bir toplumun doğru ve iyi huylu bireylerinin çoğunluğunca ortaya konup artık herkesin uymak zorunda kaldığı kurallara aykırı davranışlar.
355 - tutanak [Alm. Niederschrift, Protokoll] [Fr. procès verbal] [ing. records,
protocol] [es. t. zabıtname]: Görüşülen ve konuşulan konuların yazılı olarak saptanması.
52
tüzel görev [356-265]
356 - tutuklarevi [Alm. Haftlokal] [Fr. maison d'arrêt] [ing. house of deten-
tion] [es. t. tevkifhane]: Yargılılardan ayrı olarak, tutukluların konduğu, barındırıldıkları yer.
357 - tutuklama [Alm. Verhaftung, Haft, Untersuchungshaft] [Fr. arrestation]
[ing. arrest, detention] [es. t. tevkif]: Yasada gösterilen koşullar gereğince ve yargıcın yazılı buyruğu ile sanığı tutuklarevine kapatıp geçici olarak özgürlüğünü kaldırma.
358 - tutuklu [Alm. Verhaftete, Häftling, Arrestant] [Fr. détenu] [ing. prisoner,
arrested person] [es. t. mevkuf]: Yargıç kararı ile tutuklarevine alınan kişi.
359 - tüze [Alm. Gerechtigkeit] [Fr., İng. justice] [es. t. adalet]: Yaygın ve
geniş anlamı ile herkesin yasalarla tanınmış olan türesini yerine getirme, verme, başkalarının türesine uyma, saygı gösterme.
360 - tüze bakanı [Alm. justizminister] [Fr. ministre de la justice] [ing.
minister of justice] [es. t. adliye vekili]: Tüze örgütünün başında ve devletin tüze işlerini yasalarda belirtilen sınır içinde yürütmekle görevli ve sorumlu bakan.
361 - Tüze Bakanlığı [Alm. Justizministerium] [Fr. ministère de la justice]
[İng. Ministry of justice, Department of justice "American"] [es. t. Adliye Vekaleti]: Tüze bakanının yönetim ve sorumluluğu altında devletin tüzel işlerinin yürütülmesine yasalarla görev verilen bakanlık.
362 - tüze doktoru [Alm. Gerichtsarzt] [Fr. médecin légiste] [ing. doctor of
medicine] [es. t. tabibi adli]: Yargı işlerinde görevlendirilmiş olan doktor.
363 - tüzel [Alm. gerichtliche] [Fr. judiciaire] [İng. judical, judiciary] [es. t.
adli]: Tüze işlerini yürütmekle görevli olanların, yasa buyruğuna uyarak yaptıkları işlem ve uygulama ile ilgili çalışmalar.
364 - tüzel bakıtım [Alm. ärztliche Untersuchung, Sehen] [Fr. l'examen
médical juridicaire] [ing. judical examination] [es. t. adlî muayene]: Adam öldürme, yaralama, zehirleme, dövme ve benzeri olayların, bir doktor yönünden gözden geçirilmesi ve bilim açısından suçun belirtilmesi.
365 - tüzel görev [Alm. Amtspflicht, Pflicht] [Fr. devoir] [İng. judical busi-
nees] [es. t. adlî vazife]: Bir yargılık ve savcılıkça yapılan soruşturma ya da yargılama ile ilgili sorunlardan dolayı kendilerinden istenilen bilgileri kolluk ve bütün devlet görevlilerinin doğru ve gecikmesiz olarak bildirme görevi.
53
[366-374] tüzel işlem
366 - tüzel işlem [Alm. Prozesshandlung] [Fr. acte judiciaire, acte de procé-
dure] [İng. procedural act] [es. t. adli muamele]: Bir uyuşmazlığın yar-gılığa gelmesinden başlayıp, yargı verilinceye dek geçen süre içinde, yapılan her türlü işlem.
367 - tüzel karar [Alm. Beschluss, Entscheidung] [Fr. résolution, décision
(administrative, judiciaire du Conseil des Ministres)] [İng. decision, sentence, judgement, writ] [es. t. adli karar]: Yargılama, yürütme görevlilerinin belli bir konuyu görüşüp inceliyerek bağladıkları kesin sonuç.
368 - tüzel kişiler [Alm. juristische Personen] [Fr. personnes morales, per-
sonnes juridiques] [İng. artificial persons, corporate body] [es. t. hükmi şahıslar]: Başlı başına varlığı olan, belli bir amaç güderek çalışan insan kümeleri.
369 - tüzel kütük [Alm. Strafregister] [Fr. corrière judiciaire] [ing. record
of previous convictions] [es. t. adlî sicil]: Yargılıklarda verilen kesin ceza yargıları özetinin yazıldığı kütük.
370 - tüzel olay [Alm. Rechtstatsache, rechtlich erhebl'che Tatsache] [Fr.
fait juridique] [İng. juridical fact] [es. t. adlî vaka]: Sonuçlar doğura-bilmesi için törece aranan ve birden ya da birbiri ardından ortaya çıkması gereken bir türden olaylar.
371 - tüze önlemi [Alm. getroffene Anordnung] [Fr. ordonnance, arrangement]
[ing. measure, step, "against"] [es. t. aleyhe alınan tedbir]: Tanığın çağrıya uymaması ve yargılığa gelmemesi durumunda, bu yüzden ortaya çıkan giderleri ödemesi, ayrıca para cezasıyle cezalandırılması.
372 - tüzel yanılgı [Alm. irrtümliches Urteil] [Fr. erreur judiciaire] [ing.
error law, legal error] [es. t. adlî hata]: Kesinleşmiş yargılardan sonra ortaya çıkan kanıtlarla, yargılamanın yenilenmesini gerektiren yanılgı.
373 - tüzel yardım [Alm. Rechtshilfe] [Fr. commission rogatoire, assistance
jidicioire] [İng. commission to take evidence] [es. t. adlî müzaheret]: Yoksul olan ve para kazanma gücü yeterince olmaması dolayısıyle yargılama giderlerinin tümünü ya da birazını karısı ve çocuklarını önemli bir sıkıntıya düşürmeden ödeyemeyen kimselerle, sosyal yardım derneklerinin vermesi gereken giderlerden bağışık tutulması.
374 - tüze yargılıkları [Alm. ordentliche Gerichte] [Fr. tribunaux ordinaires]
[İng. court of justice] [es. t. adliye mahkemeleri]: Anayasa, danıştay, uyuşmazlık, askerlere özgü yargılıklar gibi Anayasa "°ı özel yasalarla
5 İ
uzman [375-382]
görevlendirilen yargıyerlerinin görevleri dışında kalan bütün uyuşmazlıkları çözümlemekle yükümlü ve yargıçlar yasasına bağlı yargıçlarla çalışan yargı yerleri.
u
uğraş ve sanattan uzaklaştırma [Alm. Berufs und Gewerbeverbot] [Fr. interdiction provisoire d'exercice d'un métier, d'une profession] [ing. prohibition of practice of a profession] [es. t. meslek ve sanatın icrasının tatili]: Cezasının sonucu olarak yargılının uğraşını ve sanatını yapamaması (ebe, doktor, eczacı vb. gibilerin uğraşılarını bir ceza sonucu olarak yapamamaları gibi).
umulmayan durum [Alm. Zufall] [Fr. cas fortuit] [İng. accident]
[es. t. umulmayan hal]: insan gücü dışında ve elde olmayan nedenlerle
ortaya çıkan ve önüne geçmek olanağı olmayan olay.
uygulama [Alm. Schriftenvergleichung] [Fr. comparaison d'écritures]
[ing. comparing, application, coinciding] [es. t. tatbik]: Yazı, parmak izi,
imza ve benzerlerinin kime ilişkin olduğunun saptanması ve yasanın
uygulanması.
uygun görme [Alm. Zulässigkeit] [Fr. permission, concession] [İng. permission] [es. t. cevaz verme]: Bir eylem ya da işlemin yapılmasını yasanın uygun görmesi.
uygun zoralım [Alm. zulässige Beschlagnahme] [es. t. caiz olan zabt]: Sanığa gönderilen mektup ve başka yazı ve tel yazılarının, soruşturma sırasında gerçeği elde etmek amacıyle, posta ve telgrafhanede zoralımı, uyuşmazlık [Alm. Streitigkeit, Streit, Konflikt, Rechtsfall, Prozess] [Fr. litige, différend, conflit] [İng. dispute, difference, quarrel] [es. t. ihtilâf]: Bir davanın görülmesinde ayrı ayrı iki yargılığın kendini görevli ve yetkili saymaması (olumsuz uyuşmazlık) ya da tersine olarak iki yargılığın bu davayı görmekte kendilerini yetkili ya da görevli sayması (olumlu uyuşmazlık).
uyuşmazlık yargılıkları [Alm. Kompetenzkonfliktsgerichtshof] [Fr. tribunal des conflits] [es. t. ihtilâf mahkemeleri]: Yönetim yargılıklarıyle tüze yargılıkları arasında çıkan uyuşmazlıkları çözmekle görevli yargılık. uzman [Alm. Sachverständiger, Fachmann, Begutachter, Experte] [Fr., ing. expert] [es. t. eksper]: Belli konularda üstün bilgisi, uzbilimi olan kişi.
55
383 - üçüncü kişi [Alm. dritte Person, Drittperson, Dritter] [Fr. tierce personne]
[ing. third person] [es. t. üçüncü şahıs]: Bir sözleşmede, ceza davasında, ya da yürütme kovuşturmasında, ilgili iki karşı yanın dışında olan kışı.
384 - üst [Alm. Befehlshaber, Dienstvorgesetzte] [Fr. chef, commandant]
[İng. chief, superior] [es. t. âmir]: Kamu türesine ilişkin işlerde, görevlilere kamu işi için buyruk veren kişi.
385 - üsteleme [Alm. Beharren "des unteren Gerichtes auf seiner vom Kassa-
tionshof aufgehobenen Entscheidung] [Fr. maintien "par le premier juge ou jugement infiré par la Cour de Cassation] [es. t. İsrar]: Alt yargılıkta verilen sonyargının yargıtayca bozulması üzerine, ilk yargılığın bozmaya uymayarak eski yargısını yeniden vermesi ve böylece görüşünde direnmesi.
386 - üst orun [Alm. Vorgesetzte, Übergeordnete] [Fr. supérieur, chef] [İng.
superior, upper] [es. t. mafevk]: Aralarındaki aşamalara göre, daha yetkili ve geniş görevli yargılığa verilen ad.
387 - üstüne atma (yükleme) [Alm. Schuldigung, Zuschuldigung] [Fr.
imputation] [ing. impute] [es. t. isnat]: Belli bir suçun bir ya da daha çok kişilerce işlendiğini ileri sürme.
388 - üstyargılık [Alm. Berufungsgericht, Appellationsgericht] [Fr. cour d'ap-
pel] [İng. court of appeal] [es. t. istinaf mahkemesi]: Bir davayı, ilk yar-gılıktan sonra, üst yargı yolu ile gören ve ikinci olarak yargı veren toplu bir yargılık.
389 - üstyargı yolu [Alm. Berufung, Appellation] [Fr. appel] [ing. appeal]
[es. t. istinaf]: İlk yargılıklarca verilen yargılara karşı, kimi ülkelerce tanınan bir yasa yolu türü.
390 - üye [Alm. mitglied] [Fr. membre] [ing. member] [es. t. aza]: Karar
yetkisi bulunan meclis, kurul, yarkurul, yargılık gibi topluluklara katılan ve oy kullanan görevli kimselerden her biri.
V
391 - vazgeçme [Alm. Rücknahme, Verzicht] [Fr. renonciation, abdication] [İng. release, renunciation, abandonment] [es. t. feragat]: Bir davanın
56
yalancı tanıklık [392-399]
açılması, dava konusu olan suçtan dokunca gören kimsenin kişisel istemine bağlı olduğu yasaca belirtilen durumlarda, davacının yakınmasından vazgeçtiğini bildirmesi.
- vekillik belgesi [Alm. Vollmachtsurkunde] [Fr. acte de procutation] [Ing. proxy] [es. t. vekâletname]: Vekilin temsil yetkisini ve kapsamını saptayan yazılı kâğıt.
Y
393 - yakalama [Alm. Festnahme, vorläufige préventive] [Fr. détention pré-
ventive] [İng. arrest] [es. t. derdest etmek]: Bir sanığın tutuklanma belgesi dışında, özgürlüğünün geçici olarak kısıtlanması.
394 - yakalama belgesi [Alm. Steckbrief] [Fr. signelement, mandat d'amener]
[es. t. yakalama müzekkeresi]: Tutuklanması gereken kişi kaçak olur ya da saklanmış bulunursa, yetkili savcı ya da yargıç tarafından yaka-'anmak amacıyle çıkarılan yakalama yazısı.
395 - yakınma [A'm. Antrag, Klage, Beschwerde] [Fr. plainte] [ing. indict-
ment, complaint] [es. t. şikâyet]: Kovuşturulması kişisel yakınmaya bağlı suçlarda, hakkı olan kimsenin C. Savcılığına bir istemde bulunması.
396 - yakınma belgesi [Alm. Klageschrift] [Fr. lettre de plainte] [İng. letter
of complaint] [es. t. şikâyetname]: Yasa ve tüzüklere aykırı gördükleri eylem ve işlemler dolayısıyle kişilerin yetkili orunlara verdikleri yazılı yakınma kâğıtları.
397 - yakınma hakkı [Alm. Petitionsrecht] [Fr. droit de pétition] [İng. petition
right] [es. t. şikâyet hakkı]: Kişilerin yasalara, tüzüklere aykırı buldukları eylem ve işlemlerden dolayı yetkili devlet orunlarına başvurma yetkileri.
398 - yalan ant [[Alm. Meineid, Falschheid] [Fr. faux serment, parjure] [ing.
perjury] [es. t. yalan yere yemin]: Bilgisini dinlemeye yetkili bir memur ya da kurul önünde gerçeğe aykırı olarak andiçme.
399 - yalancı tanıklık [Alm. falsches Zeugnis] [Fr. faux témoignage] [İng.
false evidence] [es. t. yalan şahitliği, hakikat hilafı şahitlik]: Tanık dinlemeye yetkili bir memur ya da kurul önünde, tanıklık ederken gerçeğe aykırı olarak bilgi verme, bilgisini az ya da çok gizleme.
57
[400 409] yanılma suçları
400 - yanılma suçları [Alm. Verbrechen, aus Unvorsichtigkeit, Fahrlässig-
keitsdelikte, fahrlässige Straftaten] [Fr. délits d'imprudence] [Ing. misdeed] [es. t. taksirli suçlar]: Sanığın işlemesini istemediği bir suçun ortaya çıkması.
401 - yanıt [Alm. Beantwortung] [Fr. réponse] [İng. answer] [es. t. cevap]:
Yargılıkta, yasalardaki yöntemine göre yargıcın sorduğu sorulara ilgilinin vermekle yükümlü olduğu karşılık.
402 - yanıt dilekçesi [Alm. Klagebeantwortungsschrift, Schriftsatz] [Fr.
requête en réponse] [İng. defence, statement of defence] [es. t. cevap lâyihası]: Yanıt tasarısı, yargıtaylamada bulunan yanın, yargıtaylama . dilekçesi kendisine bildirilince, ileri sürülen savlara verdiği yazılı karşılık.
403 - yanlar [Alm. Parteien, Vertagsparteien, prozessparteien] [Fr. parties
d'un contrat, parties d'un procès] [ing. parties of transaction or proceeding] [es. t. taraflar]: Bir dava ve sözleşmede, çıkarları karşıt olan iki yan.
404 - yansızlık [Alm. Neutralität] [Fr. neutralité] [ing. neutrality] [es. t.
bitaraflık]: Yargıcın, çözümlediği uyuşmazlıkla ilgili bütün işlemlerde, davalı ve davacılardan herhangi birine karşı yan tutmaması durumu.
405 - yansızlıkta kuşkuya düşme [Alm. Besorgnis der Befangenheit] [es. t.
bitaraflığın şüpheye düşmesi]: Yargıcın dönerimini gerektirecek kertede yansızlığın kuşku uyandırması.
406 - yaptırım [Alm. Sanktion] [Fr., İng. sanction] [es. t. müeyyide]: Türe
ilke ve kurallarını benimseyip uygulanmasını zorlamak için yasalara konulan yargılar.
407 - yargı (1) [Alm. Rechtspflege, Gerichtsbarkeit] [Fr. fonctionnement de la
justice, juridiction] [İng. administration of justice, jurisdiction] [es. t. kaza]: Devletin türe düzenini korumaya ilişkin bağımsız bir yargıç kuruluşunca yaptığı görev ile türe uyuşmazlıklarının yargılıklarda çözümlenmesi eylemi.
408 - yargı (2) [Alm. Entscheidung, Urteil, Beschluss] [Fr. sentence, jugement,
arrêt] [İng. Judgement, decision, order, rule, decree, advice "Judicial Committee of the Privy Council", Speech "House of Lords", Sentence "Criminal Courts"] [es. t. hüküm]: Yargıcın gördüğü bütün davaları, olaya ilişkin yasalara göre çözümlemek için söylediği en son söz.
409 - yargı belgesi [Alm. Urteilsausfertigung] [Fr. grosse, expédition d'un
jugement] [İng. copy of the judgement, engrossement] [es. t. ilâm]: Yar-
58
yargı hakkı [410 418]
gtlıkça verilen en son kararın her iki yana verilen onaylı benzeri, örneği.
yargıcın dönerimi [Alm. Ablehnung des Richters] [Fr. récusation du juge] [es. t. hakimin reddi]: Bir davada karşı yanlar ya da dava konusu ile kişisel ilişkisi olması ve dosdoğru görev yapacağına güvenin bulunmaması durumunda, yargıcın duruşma ve karara katılmaması için bir istem.
yargıcın duruşmaya katılamayışı [Alm. Ausschliessung von Richtern], [es. t. hakimin davaya bakamayacağı haller]: Yasanın gösterdiği kimi ayrık durumlarda, yargıcın duruşmaya çıkamaması.
- yargıç [Alm. Richter] [Fr. juge] [İng. judge] [es. t. hâkim]: Ulus adına, bireylerin birbiHeri ve bireyle devlet arasında çıkan uyuşmazlıkları yasalara göre ve yargı yolu ile çözümleyen kişi.
- yargı çektiriminin ertelenmesi [Alm. Hemmung der Vollstreckung des Urteils] [es. t. hükmün infazının tehiri]: Yasada gösterilen nedenlere göre, bir ceza yargısının yerine getirilmesinin geçici olarak sonraki bir zamana bırakılması.
- yargı çevresi [Alm. sachliche Zuständigkeit, örtliche Zuständigkeit, Gerichtsstand] [Fr. compétence d'attribution, compétence quant au fond "à la matière", compétence ratione materiae] [ing. jurisdiction, forum] [es. t. dairei kaza]: Yargılıkların yasaca hangi işleri göreceği belirtilen konularla (Ağır Ceza yargılığı ve önyargıçlığın göreceği işler gibi), benzer tür ve nitelikteki davaları çözümlemekle görevli yargılıkların, yer bakımından görevli olanını belirten kural.
yargıçlık görevi [Alm. Übung des Richteramtes, Ausübung des Richteramtes] [es. t. hakimlik vazifesi]: Yasanın gösterdiği kimi ayrık durumlar dışında yargıcın, yargılamayı yargı] verilinceye dek yönetmesi.
yargıdan önceki karar [Alm. vorausgegangene Entscheidungen] [es. t. hükümden evvelki karar]: Yargının dayandığı daha önce verilmiş karar, yargı gücü [Alm. richterliche Gewalt] [Fr. pouvoir juridictionnel] [İng. juridical power] [es. t. kuvvei kazaiye]: Bireylerle devlet ve bireylerin birbirleri arasında çıkan uyuşmazlıkların ulus adına bağımsız yargılık-larca çözümlenmesi yetkisi ve gücü.
yargı hakkı [Alm. Justiz] [Fr., İng. justice] [es. t. kaza hakkı]: Ulus adına, yasalara göre, bağımsız yargılıklarca yargı gücünün kullanılması yetkisi.
59
[419-427] yargı işlemi
419 - yargı işlemi [Alm. gerichtliche Handlung, Justizakt] [Fr. acte juridic-
tionnelle] [es. t. kazai muamele]: Uyuşmazlık durumunda bulunan iki yanın ileri sürdükleri konuları, yasaların buyruğuna, çizdiği yollara göre yargıcın ya da bir yargı organının çözümlemesi ve bu iş için yaptığı bütün işlemler.
420 - yargılama [Alm. Verfahren, Prozess] [Fr. Procéder, procédés judiciaires]
[İng. judgement, lawsuit, legal process] [es. t. muhakeme]: Duruşmaya başlandıktan yargı verilinceye dek yapılan işlemlerin tümü.
421 - yargılama giderleri [Alm. Gerichtskosten] [Fr. frais de justice] [İng.
court fees] [es. t. muhakeme masrafları]: Ceza kovuşturmasında, yargı verilinceye dek yapılan harcamaların tümü.
422 - yargılamanın açıklığı [Alm. Öffentlichkeit der Gerichtsverhandlungen]
[Fr. publicité des débats] [İng. publicity of the proceedings] [es. t. muhakemelerin aleniyeti]: Başta Anayasa ilkesi olarak duruşmaların herkese açık olması.
423 - yargılamanın açıklığı kuralı [es. t. aleni muhakeme kaidesi] bkz.
açıklık ilkesi.
424 - yargılamanın ertelenmesi [Alm. Vertagung, Verschiebung, Ausset-
zung (des Verfahrens)] [Fr. ajournement, remise, suspension] [ing. adjournment, stay of proceedings] [es. t. muhakemenin taliki]: Duruşmanın, kimi nedenler yüzünden başka bir güne bırakılması.
425 - yargılamanın geriye bırakılması [Alm. die Vertagung, die Verschie-
bung, die Aussetzung des Verfahrens] [Fr. ajournement, remise, suspension] [ing. adjournment, postponement, arrest of judgement] [es. t. muhakemenin tehiri]: Duruşmanın yasada yazılı nedenlere ve yargıcın kanıtları değerlendirmesine göre başka bir güne bırakılması.
426 - yargılamanın yenilenmesi [Alm. Wiederaufnahme des Verfahrens]
[Fr. revision, requête civile] [İng. reopening of a case, revision of a judgement] [es. t. muhakemenin iadesi]: Kesinleşmiş olan Danıştay, türe ve ceza yargılarının yasada gösterilen nedenlere göre yeniden duruşma yapılıp değiştirilmesine olanak veren olağanüstü yasa yolu.
427 - yargılamayı önleme kararı [Alm. Einstellung des Strafverfahrens]
[Fr. ordonnance de nonlieu] [İng. nonsuit] [es. t. men'i muhakeme kararı]: Yapılan ilk soruşturma sonunda toplanan kanıtların, sanığın üstüne atılan suçu işlediğini belli etmemesi ya da son soruşturmanın açılmasını gerekli kılacak nitelikte bulunmaması durumlarında, sanığın duruşmaya gönderilmesini önleyen karar.
60
yargılıları koruma [428-436]
428 - yargılama yöntemi [Alm. Verfahrensrecht, Prozessrecht] [Fr. droit de procédur ] [hg. law of procedure] [es. t. muhakeme usulü]: Bir hakkın yargı gücü, yargılık önünde nasıl isteneceğini, savunulacağını ve yargının nasıl elde edileceğini gösteren yöntemleri belli eden kuralların tümü.
479
" - yargılar [Alm. Vorschriften, Recht] [Fr. dispositions] [ing. rule, provision] [es. t. ahkâm]: Yasaların koyduğu kurallar.
430 - yargılı [Alm. Verurteilter] [Fr. condamné] [İng. convict] [es. t. mahkûm]:
Kendisi için verilen yargı kesinleşmiş olan kimse.
431 - yargılık [Alm. Gericht] [Fr. tribunal] [İng. court] [es. t. mahkeme]:
Ulus adına yargı görevi yapılan ve bağımsız yargıçların yasaları uygulayarak yargı verdikleri yer.
432 - yargılık dışı işlemler [Alm. aussergerichtliche Handlungen] [Fr. actes
extrajudiciaires] [İng. extrajudicial acts] [es. t. mahkeme dışı muameleler]: Dava açılmadan önce, yasaların gösterdiği bir hakkı korumak ya da türesel sonuçlar elde etmek için yapılan işlemler.
433 - yargıhkların görevi [Alm. sachliche Zuständigkeit] [Fr. compétence
d'attribution, compétence quant au fond "à la matière", compétence ratione materiae] [İng. jurisdiction] [es. t. mahkemelerin vazifesi]: Davanın türüne, niteliğine ve yargıhkların aşamalarına göre yargı gücünün ulus adına kullanılması.
434 - yargılıldar örgütü [Alm. Gerichtsverfassung] [Fr. organisation judici-
aire] [İng. judical organisation] [es. t. mahkemelerin teşkilâtı]: Yargı yetkisini ulus adına kullanan yargıhkların kuruluşunu, birbiriyle olan ilişkileriyle görev ve yetkilerini, aşamalarını belli eden türe alanı.
435 - yargıhkların yetkileri [Alm. örtliche Zuständigkeit, Gerichtsstand,
Forum] [Fr. compétence en raison du lieu, compétence locale "territoriale", compétence ratione personae vel loci] [İng. Jurisdiction, forum] [es. t. mahkemelerin salâhiyeti]: Yargı çevresi yönünden davaları inceleyip yargıya bağlayacak olan yargıhkların elinde bulunan güç ve taşıdıkları yükümlülük.
436 - yargılıları koruma [Alm. Gefangenenfürsorge] [Fr. patronage des con-
damnés libérés] [İng. patronage] [es. t. mahkumları himaye]: Yargılılar cezaevlerinde yargılarını çekmekte iken ve cezaevinden bırakıldıklarında iş bulmaları, toplum yaşantısına alışmaları, kendilerinin iyileştirilmesi konusunda yapılan yardımlar.
(»i
[437-446] yargı nedenleri
437 - yargı nedenleri [Alm. Entscheidigungsgründe, Urteilsgründe] [Fr. motifs
du jugement] [ing. reasons for decision] [es. t. hükmün sebepleri]: Yargıcı karara ileten nedenler, yargının dayandığı kanıtların gerekçeleri.
438 - yargının açıklanması [Alm. Urteilsberichtigung] [Fr. interprétation des
jugements] [es. t. hükmün tavzihi]: Açık olmayan, belirsiz ve çelişmeli bulunan bir yargının, kolayca anlaşılabilir biçime sokulması.
439 - yargının anlatılması [Alm. Urteilsverkündung] [Fr. proc/omotion du
jugement] [es. t. hükmün tefhimi]: Yargıcın, bütün kanıtlar toplandıktan sonra yasa yargılarına ve kanısına göre kararını bildirmesi.
440 - yargının bozulması [Alm. Aufhebung des Urteils] [Fr. enlèvement du
jugement] [ing. demolishing of judgement] [es. t. hükmün nakzolunması]: İlk yargılıkça verilen bir yargının, yasada gösterilen nedenlere göre yargıtayca ortadan kaldırılması.
441 - yargının çektirimi [Alm. Vollstreckung des Urteils, Urteilsvollstreckung]
[es. t. hükmün infazı]: Bir ceza yargılığında verilip kesinleşen yargının uygulanması.
442 - yargının düzeltilmesi [Alm. Berichtigungsbeschluss] [Fr. recours en
réformation "en réformé] [es. t. tashihi karar]: Danıştay dava daireleri ile dava daireleri kurulu, yargıtay daireleri ve genel kurulu kararlarının, yasalarında yazılı nedenler olunca bir daha görüşülmesini ve gerekiyorsa düzeltilmesini sağlayan bir yasa yolu.
443 - yargının kesinleşmesi [Alm. endgültige "mit Rechtsmittel nicht aufecht-
bare" Entscheidung] [Fr. jugement définitif] [İng. final, definitive judgement] [es. t. hükmün katileşmesi]: Yargıya karşı yasa yoluna başvurma olanağının kalkmış bulunması.
444 - yargının yokarımı [Alm. Aufhebung des Urteils] [es. t. hükmün iptali]:
Bir yargının, yasada gösterilen nedenlere dayanarak uygulamadan kaldırılması.
445 - yargının yorumu [Alm. Auslegung eines Strafurteils] [Fr. exposition
du jugement] [ing. commentary of jufgement] [es. t. hükmün tefsiri]: Bir yargılıııın cezasını belirten yargıdaki cezanın tutarı ve yargının anlamında duraksanınca durumun yorum yolu ile yargıçça çözülmesi.
446 - yargı özeti [Alm. Urteilsformel] [Fr. dispositif d'un jugement] [es. t.
hüküm fıkrası]: Ceza yargılama yöntemine göre duruşma sonunda sanığın yargılılığına, kurtulmasına, duruşmanın durdurulması ya da düşmesine ilişkin yargının bu temel noktaları belirten bölümü.
62
yasa yolları [447-455]
447 - Yargıtay [Alm. Reichsgericht, Revisionsgericht, Kassationsgericlıtshof]
[Fr. cour de cassation] [ing. court of cassation, supremv court of appeal] [es. t. Mahkemei temyiz]: Tüze yargılıklarınca verilen karar ve yargıların son inceleme orunu (mercii).
448 - yargıtay duruşması [Alm. Verhandlung, Hauptverhandlung, mündliche
Verhandlung] [Fr. débats] [ing. hearing, frial] [es. t. murafaa]: Yargılamanın herkese açık olarak, sözlü ve yüz yüze olarak yanların bulun-masıyle sanığın suçlu olup olmadığının saptanması işine ilişkin yargılama aşaması, son duruşma.
449 - yarı akıl hastalığı [Alm. Geisteskrankheit] [Fr. maladie mentale] [ing.
brainsick] [es. t. dimağı maluliyet]: Yargılıkta, kendini savunamayacak kertede us bozukluğunda bulunma durumu.
450 - yasaklanan hakların geri verilmesi [Alm. Rehabilitierung, Wiederein-
setzung in frühere Rechte] [Fr. réhabilitation judiciaire] [es. t. memnu hakların iadesi] : Kimi cezalardan yargılı olan'arın kamu işlerini de görme yasaklısı olmalarına ilişkin yan cezaların belli koşulların gerçekleşmesi üzerine o yargılıya yasak edilen hakların geri verilmesini sağlayan yöntem.
451 - yasak savutlar [Alm. verbotene Waffen] [Fr. armes prohibées] [ing.
prohibited "forbidden" arms] [es. t. memnu silahlar]: Genellikle, kullanılınca ateş çıkaran hem saldırıya hem de savunmaya yarayan vurucu araçlar.
452 - yasal [Alm. gesetzlich, rechtmässig, erlaubt, zulässig] [Fr. légitime,
licite] [ing. lawful, legitimate, licit, legal] [es. t. meşru]: Bir durum ya da davranışın türe düzenine uygunluğu.
453 - yasal savunma [Alm. Notwehr] [Fr. légitime défense] [İng. necessary
defence, in selfdefence] [es. t. meşru müdafaa]: Yasada gösterilen biçimde bir kimsenin, kendisine, yakınlarına ya da mallarına karşı yapılmakta olan haksız bir saldırıdan korunmak, dokuncayı önlemek için işlemek zorunda kaldığı eylem ve yapmağa zorlandığı davranış.
454 - yasama erki [Alm. gesetzgebende Gewalt, Legislative] [Fr. pouvoir
législatif] [İng. legislative power] [es. t. teşrii kuvvet]: Yasaları çıkaran kuruluşta toplanan ve ulus adına yasa çıkarma yetkisini kapsayan güç.
455 - yasa yolları [Alm. Rechtsmittel] [Fr. voies de recours] [ing. legal remedy]
[es. t. kanun yolları]: Yargılıklarca verilip daha kesinleşmemiş bulunan vargılara karşı, yasanın gösterdiği süre içinde üst kattaki yargılıklara başvurma yöntemleri.
63
[456-464] yasa yollarına başvurmağa konu olan kararlar
456 - yasa yollarına başvurmağa konu olan kararlar [Alm. Rechtsmittel
gegen gerichtliche Entscheidungen] [es. t. aleyhine kanun yollarına müracaat olunan kararlar]: Yasada gösterilen koşullara göre, karşıtlama yolu ile bir üst yargılıkta incelenme olanağı bulunan ve kesin olmayan kararlar.
457 - yataklık [Alm. Hehlerei] [Fr. recel, recelé, recolement] [İng. receiving
and concealing]: İşlenmiş bir suça katılmadan, sanığa bilerek barınacak yer gösterme, suçun işlenmesi sonucunda elde olunan nesneleri bile bile alma ve saklama, satın alma ve almaya, satmaya ve saklamaya aracılık etme.
458 - yazıcı [Alm. Protokollführer, Schreiber, Gerichtsschreiber] [Fr. greffier]
[İng. clerk of the court, recording clerk] [es. t. zofcıt kâtibi]: Soruşturma, yargılama ve duruşma sırasında olayları, söylenenleri yazılı olarak saptayan yargıç dışındaki görevli.
459 - yazılı biçim [Alm. Form] [Fr. forme] [ing. form] [es. t. yazılı şekil]:
Bir türe eylem ve işleminin yazılı olarak saptanması zorunluluğunu koyan yasaların bu yoldaki yargısına göre yapılan işlem.
460 - yazılı buyruk [Alm. ministerielle Anweisung] [Fr. ordre ministériel]
[İng. ministerial order] [es. t. yazılı emir]: Yargıç ve yargılıklarca verilipte yargıtayca incelenmeden kesinleşen karar ve yargıların yasaya aykırı olduğunu öğrenen Tüze Bakanının, bu yargı ya da kararın, yasa adına bozdurulması için yargıtaya başvurması amacıyle C. Başsavcılığına yazılı olarak verdiği buyruk.
461 - yazın iyeliği [Alm. Immaterialgüterrechte, Uhrheberrechte] [Fr. droits
intellectuels] [ing. rights over intellectual "immaterial" property] [es. t. edebi" mülkiyet]: Düşünce, duyu ve us ürünlerini ortaya koyanların yapıtları üzerindeki hakları.
462 - yedirim [Alm. Bestechung] [Fr. corruption] [ing. bribery, corruption,
subornation] [es. t. rüşvet]: Bir memurun görevine bağlı bir iş için yasa dışı bir para, mal ya da çıkar sağlaması.
463 - yeni kanıtlar [Alm. neue Beweismittel] [Fr. nouveau argument] [İng.
new orgument] [es. t. yeni deliller]: Duruşma sırasında ileri sürülmediği için dinlenmemiş ve toplanamamış olan ve yeniden elde edilerek ileri sürülen kanıtlar.
464 - yeniden kovuşturma [Alm. Betrieb der Sache, neue Strafverfolgung]
[Fr. de nouveau poursuite, poursuite] [ing. prosecution] [es. t. tekrar
yokarma [465-473]
takibat]: Savcılıkça, kanıt elde edilememesi nedeniyle kovuşturulama-yan bir suçun, sonradan ve yeniden kanıt bulunması nedeniyle yeniden kovuşturulması.
465 - yeni olaylar [Alm. neue Tatsachen] [Fr. nouveau fait] [ing. new fact] [es. t. yeni vakalar]: Yargılama konusuna ilişkin yeniden ortaya çıkan ve ileri sürülen olaylar.
4S6 - yerinde görüm [Aim. Untersuchung, Augenschein] [Fr. vue, apparence, examen] [ing. see] [es. t. keşif]: Uyuşmazhk konusu bir olayın gerçeğini araştırmak için, olay yerinde (yıkılan, delinen duvar, kırılan kapı, pencere vb.) araştırma yapma, gövde üzerinde (bereleme, yaralama, adam öldürme vb.) incelemeler yapma işi.
467 - yeterlik [Alm. Fähigkeit] [Fr. capacité] [ing. capacity, ability] [es. t.
ehliyet]: Gerçek ya da tüzel kişinin haklara iye olması, haklarını kullanabilmesi, görev yapabilmesi, yüküm ve sorum'uluk altına girebilmesi gücü.
468 - yetersizlik [Alm. Unfähigkeit] [Fr. incapacité] [ing. incapacity, inability,
disability] [es. t. ehliyetsizlik]: Bir gerçek ya da tüzel kişinin yasalarca yeterlik için gerekli görülen güce, koşullara ve olanağa iye olamaması durumu.
469 - yetki [Alm. Befugnis, Macht, Ermächtigung, Gerichtsstand] [Fr. pouvoir]
[ing. power, authority] [es. t. salâhiyet]: Yasadan ya da sözleşmeden doğan türe gücü.
470 _ yetkili yargılık [Alm. Gerichtsstand, das zuständige Gericht] [Fr. com-
pétence d'artribution, compétence ratione materiae] [İng. competency, Jurisdiction, forum] [es. t. salahiyetli mahkeme]: Suçun işlendiği yer, davaya bakmaya yetkili olan yargılık.
471 - yitimli [Alm. Abwesender] [Fr. personne non-présente] [İng. absente]
[es. t. gaip]' Konutu bilinmeyen yabancı ülkede ouırupta yetkili yar-gıhğa çağrılması olanağı bulunmayan ya da böyle bir çağrıdan olumlu bir sonuç elde edilemeyeceği kesin olarak anlaşılan sanığın durumu.
472 - yitimlik [Alm. Verschollenheit] [Fr. absence] [İng. disappearance] [es. t.
gaiplik]: Bir kişinin batan gemide ve bir yangında bulunması gibi nedenlerle öldüğü umulacak kertede ortalarda bulunamaması.
473 - yokarma [Alm. Aufhebung, Nichtigerklärung] [Fr. annulation] [İng.
annulment, cancelling, declaration of nullity] [es. t. iptal]; Yasaya uygun bulunmadığı saptanan bir işlem ve kararın, yargılıkça ya da yöneticiler eliyle yürürlükten kaldırılması.
65
[474-482] yorum
474 - yorum [Alm. Auslegung, Deutung, Erklärung, Erläuterung] [Fr. inter-
prétation] [ing. interpreation, construction] [es. t. tefsir]: Yasa, tüzük, yönetmelik, karar, yargı ve her türlü sözleşmelerdeki deyimlerin anlamını açıklama.
475 - yorum davası [Alm. verwaltungsgerichtliche Interpretationsklage]
[Fr. contentieux de l'interprétation] [es. t. tefsir davası]: Tüze yargılık-lıklarında görülmekte olan bir davayı, yargıya bağlamak için çözümlenmesi gereken yönetsel bir tüzük ya da yönetmeliğin anlamını belirtmek amacıyle, Danıştay'a açılan yönetsel dava türü.
476 - yorumsal yargılar [Alm. dispositives Recht, nachgiebige "nichtswin-
gende" Rechtsnormen] [Fr. droit dispositif] [İng. variable rules, non-compulsive (non-imperatif), provisions] [es. t. tefsiri hükümler]: Yanların kendi istemleri ile değiştirilebilen yasa yargıları.
477 - yorum yarg.lar. [Alm. Auslegungsvorschriften] [Fr. dispositions in-
terprétatives] [Ing. interpretative provisions] [es. t. tefsir hükümleri]: İki yanın açıkladıklar, istemlerinin ne yolda yorumlanmasın, belirten yasa yargılan.
478 - yönetmelik [Alm. Verwaltungsverordnung, Ausführungsverordnung]
[Fr. règlement, régulations] [ing. standing order, regulation, rule] [es. t. talimatname]: Yasa ve tüzüklerin uygulanmasmda görevlilere yol göstermek, yasa ve tüzüklere aykır, olmamak üzere bir ya da birkaç bakanlık ve belediyelerce çıkarılıp resmi de mlanan nesnel kuralların tümü.
479 - yöntem [Alm. Verfahren] [Fr. procédure] [ing. procedure] [es. t. usul]:
Bir suçun işlenişinden yargı verilinceye dek yargılıklarca izlenen ve yasada gösterilen yollar.
480 - Yüce Divan [Alm. Staatsgerichtshof] [Fr. Haute Cour] [ing. High Court]
[es. t. Divan, Ali]: Görevlerinden doğan ya da görevlerini yaptıklar, sırada işledikleri suçlanndan dolay, Cumhurbaşkan,, Bakanlar Kurulu üyeleri, Yarg,tay, Damştay başkan ve üyelerini yarg.layan üst yarg,l,k.
481 - yüklenci [Alm Bürge] [Fr. caution] [|„g. guarantor, SUrety] [es. t. kefil]:
Borçlu ad.na alacakhya karş, borcun ödenmesini sağlamay, üstüne alan kişi.
482 - yükümlülük [Alm. Last, Belastung, Auflage, Beschwerung, Verpflich-
tung] [Fr. charge, charges, service] [ing. cnorfe, imposition of duties, obligatory service] [es. t. mükellefiyet]: Bir kişiye ya da tüzel kişiye yükletilen iş. edim, ödev, koşul, çekinme ve bir yapmama görevi.
66
zorlama [483-491]
- yürürlükteki kurallar [Alm. geltende Vorschriften] [es. t. câri hükümler]: Kaldırılmamış ve yürürlükte olan yasa yargıları.
- yürürlükte olan (geçerli) [Alm. geltende Vorschriften, Inkrafttreten] [Fr. visible, observé, considéré] [İng. in use, in force, considered] [es. t. mer'i]: Uygulanmakta olan yasa, tüzük, yönetmelik.
z
- zamanaşımı [Alm. Verjährung] [Fr., Ing. prescription] [es. t. müruru zaman]: Yasanın belli ettiği koşullar altında belli bir sürenin geçmesi ve bunun sonucunda kimi hakların kazanılması ya da düşmesi.
486 - zincire vurma [Alm. Fesseln] [Fr. enchaîner, entraver] [ing. enchain,
enchainment] [es. t. demire vurma]: Tutuklunun, öbür tutukluların güvenliği için zorunlu görüldüğü, kendini öldürmeye ya da kaçmaya kalkıştığı ya da bu işler için hazırdık yaptığı anlaşılınca demire vurulması. (Not: Anayasa Mahkemesi kararıyle kaldırı'mıştır).
487 - zincirleme suç [Alm. fortgesetztes Verbrechen, Sammelvergehen]
[Fr. délit continué] [es. t. müteselsil suç]: Her biri ayrı ayrı birer bağımsız suç olduğu halde, hepsi de yasanın yalnızca bir başçığına (maddesine) aykırı olması ve sanığın suç işleme kararındaki birliğe göre tek suç sayılan bir suç türü.
488 - zoralım [Alm. Beschlagnahme, Einziehung] [Fr. saisie, capture, confis-
cation] [ing. confiscation, siezure, capture] [es. t. müsadere]: Yasada gösterilen neden ve koşullara göre, kamu yararına olarak bir kimsenin taşınır ve taşınmaz mallarının devlet ya da kamu tüzel kişiliğince elinden alınması.
489 - zorla alma [Alm. Anmassung] [Fr. usurpation] [ing. unauthorized as-
sumption] [es. t. gasp]: Bir kimsenin malını, kimi nesneler üstündeki haklarını zorla alma.
490 - zorla ilişme [Alm. Notzucht, Unzucht] [Fr. viol, attentat aux moeurs]
[ing. indecent assault, raepe] [es. t. cebren ırza geçmek]: Kız ya da kadına cinsel saldırıda bulunarak zorla döl yatağı yoluna erkeklik organını sokma.
491 - zorlama [A'm. Zwang, Gewalt, Nötigungsnotstand] [Fr. violence, con-
trainte] [İng. compulsion, constraint] [es. t. cebir]: Tanıklık yapmak,
67
[492-493] zorunlu durum
andiçmek. ve bunlar gibi /argılıkça bir kimseye verilen ve o kişi tarafından yapmaktan kaçınılan ve yargılama ile ilgili olan görevlerin, yasada yazılı yöntemlerle zorla yaptırılması.
492 - zorlayıcı nedenler [Alm. höhere Gewalt] [Fr. force majeure] [İng.
vis major, force-majeur, superior power] [es. t. mücbir sebepler]: Daha önceden bilinmesine, gözönünde bulundurulmasına, etkisiz bir duruma düşürülmesine olanak bulunmayan ve dış etkenlerin gücü ile ileri gelen olaylar.
493 - zorunlu durum [Alm. Notstand] [Fr. état de nécessité, cas de nécessité]
[İng. necessity] [es. t. zaruret hali]: Kendisini ya da başkasını, bilerek engellediği ve başka türlü korunması olanaksız bulunan ağır, gerçekli ve kişiye yöneltilmiş bir tehlikeden korumak için işlenilmiş suçlarda, sanığın sorumluluğunu kaldıran durum.
68
ALMANCA DİZİN
Abnahme der Siegel
Absatz
Abschrift
Abwesender
Abweisung der Klage
Advokat
Akt
allgemeines Recht
Altestenrat
Amtsgebäude
Amtslokal
Amtsmissbrauch
Amtspflicht
Amtsrichter
Amtsunterschlagung
Analogie
andere Sachverständige
Änderung der Strafen
Angeklagte
Anhörung
Anmassung
Anordnung
Anschluss dem Klage
Anschlusserklärung
Anspruch
Anstiftung
Antrag 138,212,
Antrag auf mündliche Verhandlung Anwaltskammer
274 65 294 471 121 313 170 178 269 64 64 189 365 293 33 295 42 79 304 139 489 245 126 125 306 258 395
152 314
Anwendung der Strafen 84 Anwesenheit der Beteiligten 208 Anzeige 53 Anzeigung 258 Appellation 389 Appellationsgericht 338 Arbeiter 213 Arbeitsnehmer 213 Arbeitspflicht 166 Arbeitsstreitigkeiten 215 Arrestant 358 Artikel 41 ärztliche Untersuchung 364 Ablehnung des Richters 410 aufgehobenen Entscheidung 385 Aufhebung 225, 473 Aufhebung des Urteils 440, 444 Aufhebung und Zurückverweisung des Urteils 61 Aufhellen 4 Auflage 482 Aufreizung, Anzeigung 258 Augenschein 466 Ausbleiben 97 Ausführungsverordnung 478 Auslegung 474 Auslegung eines Strafurteils 445 Auslegungsvorschriften 477 Auslieferung von Verbrechern 336 Ausnahmezustand 318 Aussicht 192
69
Ausschliessung von Richtern 411 Besichtigung 192
aussergerichtliche Handlungen 432 Besitz 165
ausserhalb einer Hauptverhand- Besorgnis der Befangenheit 405
lung ergehende Entscheidung 151 bessernde und sichernde Massre-
Ausserkraftsetzung 225 geln und der Sicherung 199
Aussetzung des Verfahrens 427 Bestattung 186
Ausübung des Richteramtes 415 Bestechung 462
B bestrafen 75
Beantwortung 401 bestreiten 206
Beeidigung 22 Betrag der Verwirckten 76
Befehlshaber 384 BetreibunS 220
Befugnis 469 Betrieb der Sache 464
Befugnis zur Erhebung der Klage 130 Beweis) Beweismittel 238
Begründung 180 Beweissicherung 242
Begutachter 382 Beweiswürdigung 240
Beharren des unteren Gerichts Bitte um Abklärung '(
auf seiner von Kassationshof 385 Bittschrift 133
Behauptung 306 Blutrache 237
Bekanntmachung 157 Brandst'ftung 270
Beklagter 117 Bundesverwaltungsgericht 107
Belagerungszustand 319 Bur8e 481
Belastung 482 burgerlicnen Rechtsverhältnisse 298
Benachbartes Gericht 104 D
Benachrichtigung 53 dauern 344
Beratungshergang 191 dauernd 342
berechtiger Weise 201 delikt 332
Berichtigung 160 Deportation 343
Berichtigungsbeschluss 442 Deutung 474
Berufs und Gewerbeverbot 375 Diebstahl 202
Berufung 389 Dienstvorgesetzte 384
Berufungsgericht 388 Dispositives Recht 476
Bescheid 53 Dokumente 347
Beschlagnahme 488 dringend verdächtig 51
Beschluss 367,245,408 Dringlichkeitsbeschluss 217
Beschluss für Durchsuchungen 30 drİtte Person 383
beschränkte Geschäftsfähigkeit 320 Dritten 383
beschränkte Handlungsfähigkeit 320 Drittperson 383
Beschuldigte 304 Durchsuchung 29 Beschwerde 250, 395 E
Beschwerung 482 Echtheit 49
70
Eid
Eidesverweigerung
Einrede
Einspruch
Einstellung des Strafverfahrens 122,
Einstellung des Verfahrens Einwendung Einzelstrafen Einziehung
endgültige Entscheidung
Entbindung
Entführung
entgegengesetz
entgegen gesetz sein
Enthaltung
Entlassung
Entscheid
Entscheidigungsgründe Entscheidung 324, 245, 367, Entscheidung der Vereinigten Senate
Entstehung der Zweifel zur Strafvollstreckung
Entscheidung nach Lage der Akten
Entscheidung von Amtswegen Entsigelung
Ercshwerende Umstände
Erklärung
Erläuterung
erlaubt
Erlöschen der Strafe Ermächtigung
Ermessen der Verwaltungsbehörden
Ermittlungsverfahren ernstliche Ursache, ernstliche Grund
Eröffnung des Hauptverfahrens Eröffnungsbeschluss
23 24 310 250
427 122 310
76 488 443 147 222
35 249 100 303 245 437 408
190
78
44 254 274
85 474 474 452
80 469
132 292
288 150 322
Erwägungen
exemplar
Experte
F
Fachman
Fähigkeit
Fahnenflucht
Fahrlässigkeitsdelikte
falsche Anschuldigung 15, 18,
falsches Zeugnis
Falschheid
Falschmünzerei
fesseln
Festnahme
Feststellungsklage
Fluchtverdacht
Folgerung
Fordern, Forderung Form
Formaldelikt fortdauern
fortgesetztes Verbrechen
fortsetzen
Fragerecht
Freiheitsstrafen
Freilassung
Freisprechung
freiwillige (Nichstreitige) Gerichtsbarkeit Friedensrichter frische Tat
frisch begangene Straftat Frist
G
Gang
Gefangenenfürsorge Gefängnis Gegenklage Gegensatz
Gegenseitigkeitsgrundsatz
180 294 382
382 467 223 400 338 399 398 227 486 393 305 224 289 212 469
52 344 487 344 324 296 303
20
101
293 339 339 287
158 436 70 247 103 248
71
gegenteilige Wirkung 277
Gegenwirkung 277
geheime Sitzung 185
Geheimnis 184
Geisteskrankheit 19, 449
Geldstrafe 13,301
geltende Vorschriften 483, 484
Gemeindepolizei 43
gemeines Recht 178
Gemeinnutz 236
gemeinnützige Vereine 174
Gemeinwohl 236
Generalversammlung 177
gepfändeter Gegenstand 1^2
gleichstehenden Gericht Glaubwürdigkeit Grad
grosse Senat für Strafsachen Grund Gründe
Gründe für das Erlöschen Gründung der Aufhebung und Zurückverweisung des Urteils 62 gut achten ^4
Gutachter ^5
Gerechtigkeit 359
Gericht 431, 350
Gericht erster Instanz 210
gerichtliche 363
gerichtliche Handlung 419, 422
Gerichtliche Voruntersuchu ng 209
Gerichtsarzt 362
Gerichtsbarkeit 407
Gerichtskosten 421
Gerichtsschreiber 468
Gerichtstafels des Gerichts 158
Gerichtsstand 128, 435, 414, 469, 414,
435, 470
Gerichtssitzung 280
Gerichtsverfassung 434
Gesamtstrafe 76
Gesclschafter 279
gesetzgebende Gewalt 454
gesetzlich 452
Geschäftsordnung 204
Geständnis 140
getroffene Anordnung 371
Gewalt 491
Gowaltenteilung 193
Gewaltverbindung 194
Gewaltmissbrauch 189
133 49 32 72 349 180 159
H
Haft Häftling Haftlokal Handlung Hauptanspruch Hauptklage Haftung, Hafpflicht Hauptanspruch Hauptverfahren Hauptverhandlung Hauptversammlung Hausfriedensbruck Hausordnung Haussuchung Hehlerei
heilige Recht des Angeklagten Heimathafen
Hemmung der Vollstreckung des
Urteils hoche See höhere Gewalt
357 358 35* 170 348 348 329 123 321
146, 156, 448 177
169 204 29 457 312 173
413 2 492
Idealkonkurrenz 56
Idendifizierung 260
im Laufe einer Hauptverhandlung
ergehende Entscheidungen Immaterialgütercchte
461
72
Immunität Indizien
in erster Reihe Vernehmung
Inhaber, Innehaber 'Inkrafttreten
inneren Dienst der Gerichte interessierten, interessenten Interpellation Intervention (Haupt oder Neben)
124, 126
irrtümliches Urteil
143 51 284 164 484 203 207 4
Kriminalpolitik 82
Kriminalpsychologie 89
künftigen Gestellung die Beweise zu sicher
J
juristische Personen Justiz Justizakt Justizminister Justizministerium
k
Kassationsgerichtshof Kassierung
keine Aufschub gestattende Anordnung Klage 103,110
Klageänderung Klageanspruch Klagebeantwortungsschrift Kläger
Klageerhebung Klage für Verbrechens Klagerecht Klageschrift Klagentrennung Klageverbindung komissarische Beweisausnahme Kompetenzkonfliktsgerichtshof
Konnexität Konflikt Kontrast
Körperverletzung
398:
372
368 440 419 360 361
447 61
218 395 160 110 402 112 110
17 114 396 115 116 145 381
38 380 310 168
241
Ladung
Landkreise
Last
Legalitätsprinzip
Legislativ
Leibestrafe
Leichenschau
Leistung
Lösen der Siegel
95, 182, 183 205 482 109 454 45
283, 282 281 274
M
Macht
Mehrheit
Meineid
mildernde Umstände Militärdelikt
militärische Verbrechen und Vergehen Minderheit
ministerielle Anweisung Missbrauch der Amtsgewalt Misshandlung Mittbürge Mitglied Mitteilung moralischer Zwang Mord motive
mündliche Verhandlung 146, 156 Münzfälchung
N
nachgiebige Rechtsnormen
Nachlässigkeit
Nachtwächter
275,
469 105 398 86 341
341
37 460 189 168
58 390
53 300
10 180 448 227
476 99 46
73
Nachtzeit 171
Nebenklage 252
Nebenkläger 126
neue Beweismittel 463
neue Beweismittel beibringen 234
neue Strafverfolgung 464
neue Tatsachen 465
Neuerung 59
Neutralität 404 Niederschlagung des Verfahrens 88
Niederschrift 355
Nichterscheinen 97
Nichtigerklärung 473
nichtstreitige Gerichtsbarkeit 92
Notstand 493
Notwehr 453
Notzucht 490
Nötigungsnotstand 491
Novation 59
Oberstaatsanwalt 43
Oberbundesanwalt 43
Oberstaatsanwaltschaft 44
Obligation 55, 60
offenes Meer 2
Opportunitätsprinzip 111
ordentliche Gerichte 179,374
Ordnung 32
Ortspolizei 48
öffentliche Klage 228 öffentliche Klage 228, 229
öffentliche Ordnung 230
öffentlicher Dienst 231
öffentlicher Glaube 253
öffentliche Sicherheit 175
öffentliches Interesse 236
öffentliches Recht 229
öffentliches Recht 235
öffentliche Urkunden 234
öffentlichkeit der Gerichtsverhandlungen 8, 3, 422 Öffentlichkeit der Hauptverhandlung 149 Öfentlichkeitsprinzip 6 örtliche Zuständigkeit 414,435 P
paragraph 41
parlementarisme Immunität 273 Parteien 403
Petitionstrecht 397
persönliche Erscheinen 255
Pflicht 365
Plenarentscheidung 190
politische Delikt 318
politische Verbrechen 318
politische Vergehen 318
Polizei 263
Polizeiaufsicht 198
positiver Kompetenzkonflikt 275 präjudizielles Rechtsverhältnis
172, 291
Präjudizierung
Prioritätsrecht
Privatklage
Protokoll
Protokollführer
Prozess 108,
prozessrecht
Prozessfähigkeit
Prozesshandlung
Prozessparteien
Prozesstandschaft
Prüfung von Amst wegen
psychologische Einwirkung
Publizität
R
Realkonkurrenz Rechnungshof
200 286 262 355 458
380, 420 428
129, 130 366 403
129, 130 253 300 5
56 316
74
o. . , w Sachaden 141
Recht der Ladung o6 - . .
rechtlirh „ u un L ~ Scherngeschaft 106
itn;trebl,CheTatSaChe 452° «h«^ Auftührun«
Rechtsanwalt 33 Schmu^elei 221
Rechtsanwaltskammer 4 f T" "*2
o.,,,, Schreiber 458
Re htsaussch.uss Präklusion 200 Schriftsatz 402
Kechtschutzanspruch 114 c . ...
Rechtsfall " Schnftvergleichung 246
Rechtsgrund SchriftenverSleichunS 377
Rechts i, e Schuld 60'272'329
p _ 1 i 373 schuldhaftes Verhalten 272
ReeChhtSl(raft 256 Schuldigung 387
RCÎtSmittel 455 Schuldverhältnis 60
Rechtsmittel gegen gerichtliche Schwäche 195
Entscheidungen 456 schwere Strafsachen 11
Rechtspflege 407 sehen 364
Rechtstatsache 370 Sicherheit 197
R JtStreit 108 Sicherstellung 197
Kechtsverwirkung 200 Sittenverstoss 354
Recht zur Verteidigung 312 Sittlichkeit 355
Pgulativ 204 Sittlichkeitsverbrechen 352
Rehabilitierung 450 Sitzung 153
Reichsgericht 447 Sitzungspolizei 148
resultat 289 Sitzung unter Ausschluss der Öf-
Retorsion 142 fentlichkeit 185
Revisionsgericht 447 sofortige Beschwerde 216
Richtei- 412 Staat 137
r|chterliche Gewalt 417 Staatsanwalt 93, 307
r'chterliches Ermessen 131 Staatsanwaltschaft 308
Rückfall 334, 340 Staatsgerichtshof 480
Rücknahme 391 Staatsrat 107
Rücktritt 68 Statut, Satzung 21
Rückverweisung 187 Steckbrief 394
Rückwirkung 181 Stellung unter Polizeiaufsicht 176
S Steuer Hinterziehung 221
Saal 158 Stimmenhalter 98
sachliche Zuständigkeit 182,414,433 Strafaufhebungsgründe 87
Sachverständiger 55, 382 Strafausschliessung 80
Sammelvergehen 487 Strafausschliessung 80
Sanktion 406 Strafausschliessungsgründe 87
75
Strafautschub
Strafausstand
strafbare Handlung
strafbarer Handlungen
Strafe
strafen
Straferhöhungsgründe
Straferkenntnis
Strafgerichte
Strafgesetzbuch
Sträfling
Strafmilderungsgründe
Strafprozess
Strafrecht
Strafregister
Strafschärfungsgründe
Straftat
Strafverfahren
Strafverfolgung
Strafvollzug
Strafvollstreckung
Strafzumessung
Streitgenossenschaft
Streitigkeit, Streit 380
Streitverkündung
Stufe
Stufe
Stumm
subjektiv Klagenhäufung summarisches Verfahren T
Täter Tatfrage tätlicher Angriff Tat
Tatsache
Tatsachenirrtum
tatsächlicher Besitzer
Tatschlag
Taub
81 81
332 56 69 75 85 73 90 92
244 86 91 83 369 85 332 91
74, 267 }77, 102 77, 102 71,73 57
118 32 32
302 57
257
Teilhaber 279
Teilnahme 333
Teilnahme an einer strafbaren
Handlung 333, 337
Termin 287
Tötung
Trennung von Prozessen Treu und Glauben U
unfähig Unfähigkeit Untastbarkeit Unterbrechung Unterschlagung im Amt Untergang von Rechten und Dergleichen Unterlagen Untersuchung Untersuchungshaft Untersuchungsrichter ununterbrochen Unverletzlichkeit Unverletzlichkeit der Person
10 115 219
195 468 143, 261 27 33
159 347 466, 330 357
331
328 342 143 261
161
Unverletzlichkeit der Wohnung 265 unvermögend Unvorsichtigkeit Unzucht unzulässig
Unzulässigkeit der Klage unzüchtiger Lebenswandel unzüchtige Schriften und Darstel-335 lungen
296 Urheber 168 Urheberrechte 170 Urschrift des Schritstücks 170 Urteil
297 Urteilsausfertigung 164 Urteilsberichtigung
10 Urteilsfähig 302 Urteilsfähigkeit
195 400 490 276 119 268
7
335 461 211
245, 324, 408 409 438 317 34
76
Urteilsformel 446
Urteilsgründe 437
Urteilsverkündung 439
Urteilsvollstreckung 441
Ü
Übergeordnete 386 Überlegung 271 Überweisung der Sache an ein anderes Gericht 127 Übung des Richteramts 415
Verantwortlichkeit Verbindung mehrerer Prozesse verbotene Waffen Verbrechen
Verbrechen und Vergehen Verbrechen und Vergehen wieder
die Sittlichkeit Vereidigung Verein
Vereinfachtes Verfahren Vereinfreiheit
Vereins und Corporationsrecht Verfahren 420'
Verfahren über die Zulässigkeit der Einleitung oder Durchführung eines Strafverfahrens gegen Beamte
Verfahrensrecht
Verhaftete
Verhaftung
Verhandlung
Verhör
Verjährung
Verkündung
Verlangen
Verletzer
verläufige Einstellung des Verfahrens
1, 25
329 116 451 400 14
352 22 134 257 136 135 479
232 428 358 357 448 326 485 159 212 259
323
Verleumdung und Beleidigung Verlust der Beweise Vernachlässigkeit Vernehmung Veröffentlichung Verpflichtung Verschiebung Verschollenheit Verschulden Versau m n isverfah ren Verstoss gegen die guten Sitten Versuch Vertagsparteien Vertagung Verteidiger Verteidigung Verurteiler
31 243 309 139, 326 157
26, 60, 482 424
472 272 66 354 16, 226 403 424, 425 315 311 430
Y Cl M,------
Verurteilung mit Bewährungsfrist 81 Verwaltungsbezirk 205
verwaltungsgerichtliche Interpretationsklage 475 Verwaltungsverordnung 478 Verwandschaft in der Seitenlinie 144 Verwolgungswang 109 Verzicht 113, 391 Vollmachtsurkunde 392 Vollstreckung des Urteils 441 vorausgegangene Entscheidungen 416 vorbehaltene Gerichtsbarkeit 278 vorbereitendes Verfahren 292 Vorbereitung der Hauptverhandlung 144 Vorbereitung der öffentlichen
Klage 154, 292
vorbringen 206
Vorfrage 172 291
Vorgängigen Anrufung der Staatsanwalt 94 Vorgesetzte 3g^ vorläufige Entlassung "aus der Strafhaft" 266
71
vorläufige prefentiv 393 Zeugenaussage 345
vorläufige Untersagung der Amt Zeugenschaft 346
sausübung 214 Zeugnis 346
Vorsatz 196 Zollhinterziehung 221
Vorschriften 429 Zuchthaus 12
Voruntersuchung 209 Zufall 376
Vorzugsrecht 286 zulässig 452
W zulässige Beschlagnahme 379
Wächter 46 Zulässigkeit 378
Wartezeit 47 Zulässigkeit der Klage 120
wesentliche Ergebnis 289 Zusage 26
wichtige Gründe 201 Zusammenhang 38, 39
Wiederaufnahme des Verfahrens 426 zusammenhangende Straftate n 40
Wiedereinsetzung in den vori- Zusammenstraffen mehrerer st-
gen Stand 167 rafbarer Handlungen 76
Wiedereinsetzung in frühere Zusammenstreffen 56
Rechte 450 Zuschuldigung 387
Widerklage 247 zuständige Gericht 470, 128
Wiederspruch 36, 103, 250 Zwang 491
Wiederstand 36, 244 Zwangsbetreibung 220
Wiederstehen 35 Zwangsverschiebung 343
Wiederwärtigkeit 249 zwangsweise Vorführung 9
Wohnsitz 264 zwingendes Recht 67
z zwingende Vorschriften 67
Zeit 287 Zwischenentscheidung 290
Zeuge 345 Zwischenurteil 290
78
FRANSIZCA DİZİN
abandon abdication abdication abolition abrogation absence abstention abstentionniste
abus d'autorité du fonctionnaire
abus de pouvoir accouchement accusé
acquittement acte
actes autheintiques acte contraire à la morale et aux
bonnes moeurs acte de procuration actes extrajudiciaires acte judiciaire acte de procédure acte juridictionnelle action
action civile action on constatation action par voie d'intervent,-on
action principale action publique
108,
123, 228,
309 113 391
88 225 472 100
98
189 189 197 304 20 170 228
354 392 432 366 366 419 170 352 305
252 348 229
affaires criminelles
ajournement
alinéa
allégation
amende
analogie
annulation
apparence
appel
appréciation des preuves
armes prohibées
arrangement
arrestation
arrêt
ondissement article
assemblée générale
assentiment
assermentation
assermenter
assistance judiciaire
association
associations de l'utilité
que associé
attentat à la pudeur publi attentat aux moeurs audience audition auteur authenticité
11
424, 425 65 306 13, 301 295 473 466 389 240 451 371 357 324, 408 206 41 176 26 22 22 373 134
publi-
174 279 353 490
que 352, 143, 280 139 335 49
79
autopsie 282 chose saisie 162
autorité de la sureté publi que 192 circonstances atténuantes 86
autre expert 42 citation 183
aveu 140 code pénale 92
avertissement 53 combattre 206
avis 53 commandant 384
avocat 313 commencement de l'audience 150
B commission rogatoire 373, 145
banissement 343 comparaison d'écritures 188, 1246,
barreau 314 377
base 211 compétence d'attribution 128, 414,
bonne foi 219, 233 433
bureau d'une administration 64 compétence en raison du lieu 435
compétence locale 435
C compétence territoriale 438
calomnie 15, 18 compétence quant à la matière 188,
capable de discernement 317 414, 433
capacité 467 compétence quant au fond 182
capacité de discernement 34 compétence ratione méterial 128, 414,
capacité d'ester en justoce 129, 130 433, 470
capacité restreinte 320 complicité 333, 337
capture 488 concession 378
carrière judiciaire 369 concours d'infractions 56
cas contraire 249 conclusion 212, 289
cas de nécessité 493 condamné 430
cas fortuit 376 confiscation 488
cassation 61 conflit 275, 380
cause 108, 110, 349 confusion des pouvoirs 188
causes de cassation 62 connexion 39
cause de la déchéance 150 conseil d'état 107
causes de l'extinction 159 conseil du village 269
cause sérieuse 288 conséquence 289
caution 481 considérants 180
caution conjointe 58 considère 484
charge 182, 482 consort de demandeurs ou de
chargement 182 défendeurs 57
charges 482 consultation 191
châtier 75 contentieux de l'interprétation 472
chef 384, 386 contester 206
chose jugée 256 contineur 344
80
contradiction 36, 103, 244
contrainte 491
contrainte morale 300
contrariété 36, 103, 249
contrebande 221
convocation 95, 96
copie 294
corruption 462
90 388 417 316 14
cour criminelle cour d'appel cour de cassation cour de comptes crime et délit
cumul de délits cumul d'infraction cumul réel
56 56 56
D
d'autre expert 37
d'ébat public 8
débats 146,156,484
déboutement 121
déchéance 200
décision administrative 323, 367, 245 décision concernant l'ouverture de la procédure principale 322 décision des chambres réunies décision de déclaration d'ur-
150
gence
décision de la perquisition décision d'office
217 30 254
décision judiciaire du Con^_412
des ministres ^5
défendeur ' ^.j
défense 32
degré délai
délibération
délit continué
délit de fausse monnaie
délits d'imprudence
287 191 487 227 400
délit formel délit politique délits connexes délivrance
demande de débat oral
52 318
40 147 452
demande principale 347, 114 demander 212 demande reconventionnelle 247 demandeur 112 démission 113 dénonciation 53 dénonciation du litige 118 déportation 343 dàsertion 223 désirer 212 détenteur 164 détention préventive 393 détenu 358 détermination de la peine 71, 70, 73 détournement 33 devoir 365 diffamation et injures 31 différend 380 différends ou conflits du travail 215 dispense 147 dispositif d'un jugement 446 disposotions 429 dispositions interprétatives 67, 477 domicile 264 dommage-intérêts 141 droit commun 178 droit d'action 114 droit de faire poser des questions 327 droit de pétition 397 droit de priorité 286 droit de procédure 428 droit dispositif 476 droit du privilège 286
81
droit pénal 80
droit pénal disciplinaire 161
droit public 235
droit intellectuels 461
droits sacrés de la défense 312
durabilité 342
durée 342
éclaircissement 4
enchaîner 486
enlèvement du jugement 440
enterrement 186
entraver 486
erreur de fait 297
erreur judiciaire 372
état 137
état de nécessité 493
état de siège 319
éteint 302
examen 466 examen judiciaire d'un cadavre 283
examen médical juridicaire 364
exception 310
excuses absolutoires 87
excuses d'absolution 87
exécution 281 exécution des peines 77, 102
expédition d'un jugement 409 expert 55, 383
exploration 330
exposé des motifs 180
exposition du jugement 445
extinction de l'action 122
extinction de la peine 80
extradiction 36 F
fait 170
fait juridique 370
faute 272
faux monnayage 227
faux serment 398
faux témoignage 399
fixation des preuves 237
flagrant délit 339 fonctionnement de la justice 407
force majeur 492
foreclosing 194
forclusion 200
forme 459
fortuit 376
frais de justice 421 G
gardien 46
gardien de nuit 46
greffier 458 H
Haute Cour 480
haute mer 2
homicide 10
huis clos 185
İ
identifier 60
immunité 143
immunité parlementaire 273
imputation 387
imputation calomnieuse 15, 18
incapable 195
incapacité 468
incendie colontaire 270
inconduite 268 indice "comme base de la preuve" 51
inexactitude 99
infliger un châtiment 73
infraction militaire 341
infraction pénale 332
inhabile 195
insanité 449
inspection 192
instigation 258
instruction 330
82
Instruction criminelle ou instruction judiciaire instruction préalable
pénale 91 203 209
intention 196 légitime
interdiction provisoire d'exer- légitime défense
cice d'un métier 375 lettre de plaiente
interdiction provicoire d'exerci- levée desceller
ce d'une profession 375 libération conditionel
intéressés 207 libération provisoire
interpellation 4 liberté d'association
^interprétation 474 licite
interprétation des jugements 432 litige
interreogatoire 326 local
interruption 27 loi pénal
intervention 124, 125, 126 M
inviolabilité 261 maintien de l'ordre
inviolabilité du domicile 265 maintien par le premier
invitation 182 maison d'arrêt
irrecevavilité de l'action 19 majorité
irrecevabilité de la demande 119 maladie mentale
J
115, 115,
328, 324
jonction des causes jonction des poursuites jours de plance judiciaire juge
juge de paix juge d'instruction jugement jugement définitif jugement d'incident jugement sur procédure écrite jugement ou arrêt débouté juridiction
jurisdiction non contentieuse justes motifs justice
justice retenu
L
la police de l'audience
l'audience 153
l'autorité de la sureté publique 198 législation sur les associations 135
452 453 396 274 266 266 136 452 108, 380 64 92
197 385 356 105 19,449 394 362 390 199 360 308 361 93 37 118 303
359,
mandat d'amener
116 médecin légiste
116 membre
47 mesures de sureté
363 ministère de la justice
412 ministère public 307,
293 ministre de la justice
331 ministre public
408 minorité
443 mise en cause
290 mise en liberté
50 mise sous la surveillance spéciale 121 de l'autorité de sureté publi-407 que 176
101 motifs 180
201 motifs du jugement 437
418 moyen de preuve 238
278 muet 302
N
148 n'avoir pas d'effet à l'égard de 277
83
négligence 99, 309
ne pas venir 97
neutralité 404
nocturne 171
notification verbale 1, 25
nouveau argument 463
nouveau fait 465
novation 59
O
obligation 60 observé 484 office du procureur de la République 44 offre 212 opinion avis 54 opposé 35 opposition 36, 103, 250 ordonnance 28, 371 ordonnance de nonlieu 427 ordre des avocats 314 ordre mlnistétiel 460 ordre public 230 organisation judiciaire 434 original 211 ouvrier . 213
P
paragraphe 65 parenté collatérale 144 parjure 398 parquet 93, 308 partie lésée 259 parties d'un contrat 403 parties d'un procès 403 patronnage des condamnés libérés 436 peine 69, 299 paine corporelle 4s permission 378 perquisition 29
personnes juridiques 368 personnes morales 368 personnes morales 361 personne non-présente 478 pièces justificatives 347 plainte 395 point de fit 296 police 263 police de l'audience 145 police municipale ( 48 politique criminelle 82 politique pénale 82 port d'attache 173 positif d'attribution 275 possession 165 poursuite 74, 108, 464, 267 poursuite pour dettes 220 pourvoi immédiat 216 pouvoir 469 pouvoir d'appréciation du juge 131 pouvoir discrétionnaire 132 pouvoir juridictionnel 417 pouvoir législatif 454 préliminaire des débats 154 prémédutation 271 préparation de l'action publique 289 prescription 485 présenter 9 prestation corporelle 166 prétention 306 prévenu 304 principe de publicité 6 principe d'opportunité de poursuite 111 principe de réciprocité 248 principe d'obligation de poursuite 109 prison 70 prison lourde 12 prisonnier 244
84
privatives de la liberté 299
procéder 420
procédure 479
procédure criminelle 91
procédure de mise en jugement ou de poursuite des fonctionnaires 232 procédure par défaut 66 procédure principale 321 procédure sommaire 257 procès 108 procès verbale 355 proclamation du jugement 439 procureur près le cour de cassation 43 proférer 200 promesse 26 promulgation 157 proposition 212 protocole 356 provocation 258 publication 157 publications obscènes publicité 5 publicité de débat 149 publicité de l'audience 149 publicité des débats 3, 8, 422
353
pudeur publique
75
punir
89
psychologie criminelle psychologie pénale
89
question préjudicielle R
rapport de connexité rapt de réduction recel, recelé recèlement
recevabilité de l'action
172, 291
38 222 457 457 120
recevabilité de la demande 120 récidive 334, 340
recours en réformation 443
récusation du juge 410
réformation 0
refus de serment 24
règlement 478
règlement intérieur 204
régulations 478
réhabilitation judiciaire 450 remise 424, 425
renonciation 391
renvoi 187 renvoi de l'instruction et du jugement à un autre tribunal 127
réparation des pouvoirs 193
réponse 401
réponse provisoire 290
requête 138
requête civile 426
requête en réponse 402
résiliation 68
résolution 367
résolution des assemblées 245
responsabilité 329
restitution en entier 167
rétorsion 142
rétroactivité 181
revision 426
saisie
salle
salon
sanction
secret mystère
sécurité
sécurité publique sentence serment service
163, 488 158 158 406 184 197 125 408 23 482
85
service public 231 Signalement 394 Simulation 106 Simulation d'infraction 338 soupçon de fuite 224 sous-préfacture 205 statut 21 stories 47 Substitution 59 supérieur 386 sursis à l'exécution de la peine 81
tierce personne titres authentiques travailleur tribunal
tribunal de première tribunal des conflits tribunau ordinaires U
usurpation utilité publique
383 234 213 43, 350 instance 210 381
179, 374
489 236
suspension 425 vendetta 237
suspension provisoire du fonc- victime 259
tion 214 viol 490
violence 491
1 violence et voies de fait 168
tarder à venir 97 visible 484
témoignage 346 voies de recours 455
témoin 345 vol 202
tentative 16, 226 vote 245
terme 287 vue 192, 466
86
İNGİLİZCE DİZİN
annulment of decision of a lower
Abandonment abduction abetment ability
absent
abstention
abstainer
accident
accused
acquittal
act
ac* against good morals action
action which does not lie act offending good morals act of witness actor
adjournment adjustment administer an oath administration of justice administrative districts admissibility of action aggravating circustances aiding or abetting in com
on of an offence allegation analogy anchainment annulment
113, 391 222 258 467 471 100 98 376 304 20 170 354 108, 170 119 354 346 335 424, 425 160 22 407 205 120 85
mıssı-333,
337 306 295 487 473
court 61
answer 401
appeal 250, 389
application 377
arrest 357, 393
arrested person 358
arrest of judgement 425
arson 270
article 41
artificial persons 308
assault and battery 168
assertion 306
associate 279
association 134
association of public utility 174
attachment 38, 163
attempt 226
attorney at law 43
attorney-generalship 14, 93, 308
attraction 182
audit court 316
audit office 316
authenticity 49
author 334
authority 469
autopsy 282
avowal 140
a wide saloon 158
B
banishment 343
İÎ7
bar 314 comparing 377
barrister-ar-law 313 competency 128, 270
base 211 complaint 250, 395
being subject to the supervision compound law 135
of the police 176 compulsion 300, 491
bloody strife 237 compulsive rule 67
bona fides 219 concentration of powers 188
brainsick 449 confession 40
bribery 462 confestation 110
burying 186 confidence 184
C confiscation 488
calumny 15, 18 connected 39
cancelling 473 connected offences 140
capacity 467 connexion 38
capacity of suing and being sued 129, consequece 289
130 consideration 54
capture 488 considered 484
cause disposed of by final jud- constancy 28
gement 256 constrainte 300, 490
causes for the discharge 159 construction 474
charge 482 consultation 191
charges 483 continual 342
chief 384 continue 343
civil action 262 contradiction 103
civil service 231 contrary 5
circumstantial evidence 51 contrary case 249
citation 183 contrast 36
city police 48 convict 430
claim 108, 114 copy 294
claiment 112 copy of judgement 409
clerk of the court 458 coroner 328
cogent grounds 201 corporal labour 166
coinage offences 227 corporal punishment 45
coinciding 377 corporal service 166
commencement of hearing 150 corporate body 368
commencement of trial 150 corporation 134
commentary of judgement 445 corrective measures 199
commission to take evidence 374 corruption 462
common law 178 co-sureties 58
commonwealth 137 co-guaranties 58
88
council-chamber council of state counter claim counterfeit currency county-palice
court 350,
court below
court fees
court of appeal
court of cassation
court of criminal juridiction
court of first instance
court of justice
cousel for the defender
crime
criminal law
criminal or penal statues criminal policy criminal procedure criminal psychology cross-action
D
damages
decision 245, 324, 367,
decision concerning commencement of the trial decision from itself decision of search "domiciliary declaration of nullity declaration of urgency declaratory action decree
defamation and damage defence 1^7)
defendant defender (Scotland) deficiency
definitive judgement degree delivery
158 107 247 227 48 431 210 421 388 447 90 210 374 315 332 83 92 82 91 89 247
141 406
322 254
30 473 217 305 408
31 402 304 117 302 443
32 147
212 53
440 47
361
demand demand note demolishing of judgement demurrage
department of suctice desertion from the armed forces 223 desire 212
detention 357
determination of a punishment 71,
73
difference 380
Director of public prosecutions 93, 307, 308
disability 468
disappearance 472
discharging 301
disciplinary criminal regulations 161 discipline of hearing discipline of trial discontinuance of action discretionary power disembarkment dismissal of action dispute distraint
doctor of medicine documents of proof domicile domiciliary visit
108
148 148 122 132 303 121 380 163 362 347 264 29
embezzelment 33
enchain 486
enchainment 486
entire restitution 167
error of fact 297
error in law 372
estimation of evidence 240
examination 139, 326, 330
examination of cadavre 283
examinator 317
89
examining judge 331 examining magistrate 328 exception 308 execution of the criminal sentence 77, 102 exemption 143 exemption from punishment 87 expert 55 ex porte application 216 expose 200 extenuating circumstances 86 extradiction 336 extrajudicial acts 432 evacuation 303
238
evidence
F
fact
false evidence fault
fault finding
feeble
felony
fictitious transaction
170 399 272 272 195 14 106
gaol
general assembly general interest give word good faith good morals grade ground
grounds for quashing of a deci
sion of a lower of court guarantor
H
hearing 139, 146, 153, 156, 280, 448
185 480 2 173 10 356 204 218
70 177 236 20 219 353 32 349
62 481
hearing in camera high court high seas home port homicide
house of detention house-regulations hurry-haste measure
final 443 İ
fine 13, 301 identification 260
firstly hear 284 immoral offence 352
fixing the degree of punish- immunity 143
ment 71 imposition of duties 482
flagrante delicto 339 impute 387
follow 220 inability 468
forbidden arms 53 inadmissibility of action 119
force majeur 492 incapable 195
foreclosing 200 incapacity 468
foreclosure 200 indecent assault 352, 490
forfeiture 159, 200 indictible offences 11
form 459 indictment 395
formal offence 52 infirmity 302
formerly listen 284 in force 484
forum 128, 414, 435, 470 injured party 259
freedom of association 136 Inns of Court 314
90
124, 125,
nquiry nsanity n self-defence nspection nstigation nstruments mention nteresteds nternment nterpellation nterpleader nterpretation nterpretative provisions nterrogation nterruption nterval ntervention ntimacy n use nvitation nviolability
nviolability of one's house
19,
124, 125, 126,
J
oinder of causes of action cinder of parties oinder of plaintiffs oinder of defendents udge
udgement 245, 324, 367, 408 udgements of non-suit judge of the peace udicial
udical business judical discretion udical examination udical organisation udiciary uridical fact juridical power
jurisdiction 128, 188, 407, 514
330 124 453 192 258 234 196 207 186 4 126 474 477 326 27 27 251 184 484 182 261 265
116 57 51 51 412 420 121 293 363 365 131 364 434 363 370 417 433,
justice
K
kinship in the direct line L
labour disputes
labourer
lawful
law of procedure Law Society lawsuit
law-suit by intervention
lawyer
lay days
leading motives
legal
legal documents
legal error
legal process
legal remedy
legislative power
legitimate
letter of complaint
liability
libel
licit
litigant
litigation
local police
lower court
lunacy
lunacy so found
M
main reasond
majority
measure
measure against
member
mention
435, 470 359, 418
144
215 213 452 428 314 108, 420 252 313 47 180 452 234 372 420 455 454 452 396 329 15, 18 452 112 108 48 210 19 19
180 105 371 372 390 200
91
military offence 341 order 408
minister of justice 360 order of business 204
ministrial order 460 origin 211
ministry of justice 361 other expert 42
minority 37 P
misconduct 268 paragraph
misdeed 400 65
misdemeanour murder 14 10 parliament orders 198
parties of transaction of procee-
ding 403
N partner 279
negotiation 191 patronage 436
necessary defence 453 penal "criminal" code 92
necessity 493 penal policy 82
negligence 309 penal proceedings 91
neglect 99 penal servitude 12
neutrality 404 penalties restricting liberty 299
new argument 463 penalty 69, 301
new fact 465 performance 281
night-time 171 perjury 398
night watchman 40 permission 378
non-arrival 97 perpetrator 335
non-compulsive provisions 476 petition 138
nonsuit 427 petition right 397
not arrive 97 physical possessor 164
notice 53, 157 plaintiff 112
novation 54 plea 310
O police 263
oath police court magistrate 290
23 political offence 318
obscene publications 7 port of registry 173
obligation 60 possession 165
obligatory service 482 post-mortem examination 282
offence 52, 332 postponement 425
offence against good morals 52 postponement of a sentence 81
offence against military law 341 power 469
office 64 powerless 195
on the very fact 339 power of judgement 34, 317
opposed 35 power of discernment 34
opposite case 249 preferential right 286
opposition 36 preliminary criminal proceed ing 289
92
preliminary examination preliminary inquiry preliminary proceedings premeditation
prescription
present (to)
pretention
principal action
principal claim
209 203 154, 292 271 485 9 306 123, 348 123
principal of compulsory public
prosecution 109
priniple of publicity 6
prison 70
prisoner
privilege of members of
ament procedural act
proceedings in default of appea
ranee 66
procedure
prohibited arms 451
prohibition of practice of a pro-
375
244, 358 parli-
public security public service public weal public welfare public wrong
punish
punishment
pursuer
pursuit
quarrel quashing
quashing of the conviction quashing the indictment
273 366
fession Promise
Pronouncement Prosecution Protocol
Promulgation proof
Provision Provocation proxy
publication publicity
publicity of jurisdiction publicity of the proceedings public law public policy public prosecution Public Prosecutor's Office 44, 307, 308
26 1, 25 74, 267, 464 355 157 238 429 258 392 157 5
149 422 235 230 228, 229
raising of seals reading rape
reasons for decision receiving and concealing recording clerk recording of evidence record of previous convictions records rectification reformatory measures regulations relapse release remand renuntiation reopening of a case reparation of powers repeal
repetition of an offence reprieve reproduction request rescission
73
175 231 236 236
332 75 69
112
220
380 61 80 88
274 54 490 437 457 458 242 369 355 160 193 478 334, 340 391 187 113, 391 426 194 225 334, 340 81 294 212 68
93
resolution 28 statement of defence 402
responsability 329 statute 21
result 289 stay away 97
retorsion 142 stay of proceedings 424
retroaction 181 step against 371
revision of a judgement 426 substitutions 54
right of action 114 subornation 462
right of defence 312 suit 108
right of summons 96 suitor 112
right of the preference 286 summons 95, 183
rihts over intellectual property 461 superior 384, 386
rogatory commission 145 superior power 492
root 211 supervision of the police 198
rule 408, 429, 478 supreme court of appeal 447
rule of reciprocity 248 surety 481
rules 204 surrender of a right 113
S suspension swear 81 20
sanction 406
search 20 T
secret session 185 tardiness 99
security 197 term 287
security of dimicile 265 termination 159
see 466 theft 202
seized goods or property 162 third party notice 118
seizure 163, 488 tranquility 197
sentence 245, 367, 408 third party procedure 118
serious reason 288 third person 383
session without strangers 185 time 287
severance of action 115 to call 9
simulation 106 to continou 344
simulation of infringments 338 to mention 206
sitting of the court 153, 280 to expose 206
slander 15, 18 transfer of a case for hearing to
smuggling 221 another court 127
sollicitor 313 transportation 343
Sollicitors Society 312 trial 146,156,321,330,448
standing orders 204 U
standing order 478
state 137 unauthorized asumption 489
state of siege 319 anlwful killing 10
94
unsoundness of mind upper
valid reason
variable rules
verification of a writing
view
vismajor
voluntary juridiction vote of urgency
19, 124 386
288 476
W
492 101 211
waiver warning watchman wide saloon
246 wish 192 witness
worker
workman
writ
113 53 40 149 212 345 213 213 245, 367
()5
ESKİ TERİM DİZİNİ
acele itiraz 216 acele tedbir 218 âciz 195 âdab 353 âdabı umumiye aleyhinde işlenen suç 352 adalet 359 adalet bakanı 360 adâlet-i mevkufe 278 adî hukuk meseleleri 298 adlî 363 adlî karar 367 adlî sicil 369 adlî hata 372 adlî muamele 366 adlî muayene 364 adlî müzaheret 373 adlî vaka 70 adlî vazife 365 adliye mahkemeleri 374 Adliye Vekâleti 361 ağır cezayı nakdi 13 ağır hapis 12 ahd 26 ahkâm 429 ahlâk ve adaba mugayir muameleler 354 akıl hastalığı 19 aksi hal 249 alâkadarlar 207
alâkadarların huzuru
alenî duruşma
alenî muhakeme
alenî muhakeme kaidesi
alenî tethim
aleniyet
aleniyet prensibi aleyhe alınan tedbir aleyhe te'sir
aleyhine kanun yollarına
caat olunan kararlar amele âmir
âmir hükümler amme davası amme hizmeti amme hukuku amme itimadı amme menfaati ara kararı arama kararı arz-ı hal asayiş asıl yazı askerî suç Asliye mahkemesi Asliye mahkemesi reis kimi
atıf avukat
aynı derecede mahkeme
208 3
3, 8 423 1 5 6 71 277
mura-
456 213 384 67 228 231 235 233 236 290 30 138 197 211 341 350
hâ-
351 187 313 133
96
ası azil
B
bağlama limanı Baro
basit usllii muhakeme başmüddeiumumi başmüddei umumilik beden mükellefiyeti bedenî ceza bekleme müddeti belediye zabıtası beraet
bidayet mahkemesi birlikte kefil bitaraflık
bitaraflığın şüpheye düşmesi • bizzat hazır bulunma
C
caiz olan zabıt caiz olmyan hal carî hükümler cebir
cebren ırza geçme celb
celbname
celse
cemiyet
cemiyet hürriyeti cemiyetler hukuku cevap
cevap lâyihası cevaz verme ceza davası inhisarı ceza hukuku ceza-i nakdi ceza kanunu cezaların cem'i kaidesi ceza mahkemesi
390 214
173 314 257 43 44 166 45 47 48 20 210 58 404 405 255
370 276 483 491 490 182 183 280 134 136 135 401 402 378 229 83 301 92 76 90
ceza muhakeme usulü 91
cezanın infazı 77
cezanın infazında tereddüt 78
cezanın sukutu 80
cezanın tadili 79
cezanın takdiri 71
ceza ruhiyatı 89
ceza siyaseti 82
ceza takibatı 74
ceza takibatından vazgeçme 8
ceza tatbikatı 84
ceza tayini 75
ceza tertibi 73
ceza umumi heyeti 72
cezayı artıran sebepler 85
cezayı hafifletici sebepler 86
cezayı kaldıran sebepler 87
ciddi sebep 288
cismanî maluliyet 302
civar hısımlığı 244
civar mahkeme 104
cumhuriyet müddeiumumisi 93
cürme teşebbüs 16, 220
cürüm 332
cürümde iştirak 337
cürüm isnadı 15, 18
cürümlere müteallik davalar 17
cürüm tasnii 338
dahil-i dava 126 dahilî muameleler 203 dahilî nizamname 204 daire 64 daire-i kazâ 414 davadan feragat 113 dava ikamesi mecburiyeti prensibi 109 dava ikamesi muhtariyeti 111 davaların tefriki 118 davaların tevhidi 116
97
kabil olmaması
dava nakli davanın esası davanın ihbarı davanın istimal davanın istimaı davanın reddi dava selahiyeti davanın sukutu davaya ehliyet davaya müdahale davaya müdahele talebi davayı tatbik eden merci davet
davete icabet etmeme
davet hakkı
defi
defin
delil
delil dermeyanı
delillerin haliyle muhafazası
delillerin takdiri
delillerin tesbiti
delillerin ziyaı
demire vurma
derdest etmek
derece
dermeyan etme
devam etme
devlet şurası
diğer ehlihibre
dimağî maluliyet
disiplin ceza hukuku
divanhane
Divan-ı Âli
divanı muhasebat
duruşma aleniyyeti
duruşma celsesi
duruşmadan vareste tutulma
duruşma esnasındaki karar
duruşma haricindeki kararlar
127 123 118 120 119 121 130 122 129 124 125 128 95 97 96
310
186
238
239
241
240
242
243
486
383 32
206
344
107 42
449
161
158
480
316
149
153
147
28 151
55,
duruşma hazırlığı duruşma icrası duruşma inzibatı duruşma usulü
E
eda
edebî mülkiyet ehlihibre ehlivukuf ehliyet ehliyetsizlik ekalliyet ekseriyet eksper emare emniyet
emniyet-i umumiyye emniyeti umumiye idaresi emniyeti umumiye idaresinin ne
zareti altında bulundurma emniyet tedbirleri esas dava esas hüküm esaslı netice Esas nizamname esas olan sebep evrakı müsbite evrak-ı resmiye evrak üzerine hüküm evvela dinleme evvelki hüküm
F
fail fasıla
fennî mütalaa feragat fıkra fiil firar
firar şüphesi
154 155 148 156
281 461 55 55 467 468 37 105 383 51 197 175 198
176 199 348 324 289
21 349 347 234
50 284 285
335
27
54 391
65 170 223 224
98
gaip gaiplik gasp gıyap
H
haciz
hakaret ve söğme hakikat hilafı şahitlik hâkim
hâkimin davaya bakamayacağı
haller hâkimin reddi hâkimlik vazifesi hal-i sabıka irca haneye tecavüz hapishane hazırlık tahkikatı hukuk-ı amme hükmî şahıslar hükmün fıkrası hükmün infazı hükmün infazının tehiri hükmün iptali hükmün katileşmesi hükmün nakzolunması hükmün sebepleri hükmün tavzihi hükmün tefhimi hükmün tefsiri hüküm
hükümden evvelki karar hürriyeti tehdit eden cezalar hüsnüniyet hüviyetin tayini
iade-i mücrimin icabi ihtilâf içtihatların tevhidi
471 472 489 66
163 31 399
içtima iddia ihbar ihmal
ihticaca salih olmak ihtilâf
ihtilâf mahkemesi ihtilas
ihtiyar meclisi ihzar
412 ikametgâh
ikametgâh masu
411 ikrar
410 ilâm
415 ilga
167 ilk tahkikat
169 infaz
70 intikâf
292 intizam-ı amme
229 iptal
368 irtibat
446 isnat
441 İsrar
413 isticvap
444 istida
443 istiktap
440 istima
437 istinabe
438 istinaf
439 istinaf mahkemesi
445 istizah
408 iş ihtilâfları
416 itiraz
299
219
kabahat
260
kaçma şüphesi
kanun yolları
336 kapalı celse
275 karar
190 kasıt
56 306
53 309
49 380 381
33 269
9
264 265 140 409 225 209 102 91 230 473 38 387 385 326 138 246 139 145 100, 389 388 4 215 250
332 224 455 185 245 196
99
katil
kazâ 205
kazâ hakkı
kazaî muamele
kazıyei muhkeme
kıyas
kefil
keşif
kusur
kuvvei kazaiyye
M
mahcuz madde maddi hata maddi mesele mafevk mağdur mahbus mahcuz
mahdut ehliyet mahkeme
mahkeme dışı muameleler mahkeme masrafları Mahkeme-i Temyiz mahkemelerin selâhiyeti mahkemelerin vazifesi mahkemelerin teşkilâtı mahkûm
mahkûmları himaye mahremiyet makable şümul manevî cebir masuniyyet masuniyyet-i şahsiye masuniyyet-i teşriiye maznun mehil
memnu hakların iadesi
memnu' silahlar
memurin muhakematı kanunu
10 407 418 419 256 295 481 466 272 417
154 41 297 296 386 259 244 162 320 431 432 421 447 435 433 434 430 436 184 181 300 143 261 273 304 287 450 451 232
men'i muhakeme kararı
meselei müstehhire
meslek ve sanatın icrasının tatil
mesuliyet
mer'i
meşhut suç meşru
meşru müdafaa meşruten tahliye mevkuf
mucip sebepler muhakeme muhakeme masrafları muhakemelerin aleniyeti muhakemenin iadesi muhakemenin ta'liki muhakemenin tehiri muhakeme usulü muhakemeyi geciktiren sebepl muhalefet muhalif
muhik sebepler muhik sebepler murtabıt murtabıt suçlar muvazaa mücbir sebepler müdafaa müdafaa hakkı müdafi müdahale
müdahale yolu ile dava müddei müddei aleyh müddeiumumi müddeiumumilik müessir fiil müeyyide mühür fekki mükellefiyet
427 172 375 329 484 339 452 453 266 358 180 420 421 422 426 424 425 428 :r 291 36 35 201 201 39 40 106 492 311 312 315 251 252 112 117 307 308 168 406 274 482
100
mükerrir mümeyyiz murafaa murafaa talebi mürur-ı zaman müsadere
müstaceliyet karan müstantik müstehcen neşriyat müstenkif mütekabil dava
mütekabiliyet esası
mütemadi suç
müteselsil suç
müzakere usulü
N
334, 340 317 448 152 485 488 217 328 7 98 247 248 342 487 191
sirkat siyasî suç son tahkikat
son tahkikatın muvakkaten tatil
son tahkikatın açılması kararı
sorgu hakimi
sual sorma hakkı
suça iştirak
suçluların iadesi
suç tasnii
suihal
sukut sebepleri sukutu hak sulh hakimi
nakz
nakzı müstelzim kanunî sebepler
nakz sebepleri
nefiy
nezaret nizasız kaza nüsha
O
otopsi
Ö
ölünün muayenesi örfî idare
R
resen karar resen vazife kararı rUcu
rüçhan hakkı rüşvet
S
sahte para basma salâhiyet
salahiyetli mahkeme
61 63 62 342 192 101 294
şahadet şahit
şahsî dava şeklî suç şerik şikâyet şikâyet hakkı şikâyetname
282 taammüt tabibi adli
283 tahkikat
319 tahkikat hakimi
tahlif tahliye
254
tahrik
253 takdir hakkı 68 takdir selahiyeti
286 462
takibat
takip taksirli suçlar
227 talep
469 talimatname
470 taraflar
tashih 160 umulmayan hal 376
tashihi karar 442 usul 479
tatbik 377 Ü
tecdit 59 üçüncü şahıs 383
tecil 81
tefhim 1, 25 V
tefriki kuvva 187 vazıülyet 164
tefsir 474 vazife 188
tefsir davası 475 vazifeyi sui-istimal 189
tefsir hükümleri 477 vecibe 60
tefsiri hükümler 476 vekâletname 392
tekerrür 339 Y
tekrar takibat 464 yakalama müzekkeresi 394
temyiz kudreti 34 yalan yere yemin 398
terahi 182 yazılı emir 460
tesbit davası 305 yazılı şekil 459
teşebbüs 226 yemin 23
teşrii kuvvet 454 yeminden imtina 24
tevhidi dava 57 yeni deliller 463
tevhidi kuvva 194 yeni vakıalar 465
tevkif 357 Z
tevkifhane 356 zabıta 263
U zabıt kâtibi 458
zabıtname 355
umumî menfaatlere hadim cemi- zararla mukabele 142
yetler 174 zarar ve ziyan 141
umumî heyet 177 zaruret hali 493
umumî hukuk 178 zilyetlik 165
umumî muhakemeler 179 zimmete para geçirmek 33
102
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...